evlerinde kendi yediklerinden kısıp güzel dostlarımızla paylaşan yazarları incitmek istemem. hele ki bu çağda artık kendimize tahamülümüz yokken o güzel varlıklarla sabrını bölüşen her insanın yüreğinden öpüyorum. fakat ben kişisel olarak evde hayvan beslenmesini doğal bir olay görmüyorum. bunun için sayısız sebep sayabilirim ama konumuz bu değil.
ben de 4 günlük falan bir kedi babasıyım artık. bir süre önce yeğenime kız arkadaşı hediye etmişti. ablamla eniştem bir süre sonunda bunu evde istemiyoruz deyince kıramadım oğlanı bana ver dedim. hay aklıma bin zındık!
hayvanlarla sahiplerinin zaman içinde karakter uyumları bilimsel bir veridir. benim yeğen gevşek ve agrasif bir çocuktur. bense biraz fazla disiplinli ve sakinimdir. ilk iki gün yemek yerken masama atlaması delirtti beni. kendisini mutfaktan dışarı çıkarttım. sonrasında dışarı çıkartılmamak için yemek masasına atlamaması gerektiğini anladı. ama bu sefer de sinirinden halıları ve kapıyı tırmalıyordu. ufak sosis parçaları atınca ona yemeğim esnasında bunu kesti.
kedilerin sevgi kelebekleri olduklarını düşünmüyorum. bütün numaraları onlara daha fazla yemek vermemiz için sanıyorum. bizi sevdiklerini veya nefret ettiklerini de sanmıyorum. daha önce uzun yıllar köpek beslemiş bir dostunuz olarak rahatlıkla ifade edebilirim ki köpekler bizi severler.
kediler aynı zamanda doğadaki en vahşi hayvanlardan biridir. önüne canlı bir fare koyarsanız ayağınıza mırr mırr sürtünen o varlığı tanıyamazsınız.
fakat bugün yeni kedimle çok ilginç bir deneyim yaşadık. kucağıma zıplamasına karnımdaki ameliyat dikişlerim yüzünden müsade etmiyorum. bugün yatarken göğsüme zıpladı ve başını koydu. benim gibi taş kalpli bir üvey babayı bile yumuşattı eşşoli eşşek. kafasını okşarken o da beni elleriyle okşadı.
sanırım bu kendilerini güvende hissetme güdüleriyle ilgili bir numara. ben yutmam bunların hiç birini.