sürekli bir hüzün halini tanımlaması gerekmez. güçlü zihinleri ayakta tutar, zayıf zihinleri ezer. sanatsal kaygıyla birinci dereceden akrabadır. bunu da içe yöneliş destekli oluşuna bağlayabiliriz. dışarıya yönelmeyi salık veren bütün ilgi odaklarından daha güçlü bir içe yöneliş, kendi tekilliğinde (singularite) sonlanabilecektir. böylece karakter, o çok büyük kütlesini (melankolisini) tek bir noktaya çökerterek kara deliğe dönüşecektir. kuvvetle muhtemeldir ki, bu aşamadan sonra birçok kurbanı olacaktır onun. mesele bu noktada kurbanı kurtarmak değil, onu daha iyi bir ölüme yolculamaktır. içe yönelmemenin sonucunda ise karakter, enerjisinin tümünü dışarıya dağıtarak uzaya dağılacaktır. karakterler arası uzaydaki imzası, belki de başka herhangi bir karakter üzerindeki yaşanmışlık düzeyinde olur..