katlara, yatlara, çoook paraya mı ihtiyaç var gerçekten şen kahkahalar atabilmek için. üç kuruşa deniz kenarında yarım simit yesek, yarısını da tepemizde kanat çırpan beyaz deniz kuşlarıyla paylaşsak yetmez mi? parayla mı güneşe gülümsemek? içimizi ısıttığı için ona teşekkür etmek? yağmura topraklarımızı suladığı, ormanlarımızı beslediği için minnet duymak kaça? kaç para ister bizden, sabah uykulu gözlerle güneşin altında gerinen kediciğe "günaydın" desek? ne kadara mâl oluyor hırlı mıdır hırsız mıdır diye septik ruh hallerine girmeden yaşlı bir amcaya poşetlerini taşıması için yardım etmek? aman bugün de koyalım ekmek arası dometes peynirimizi çantaya, gidelim denizin kıyısına misafir olalım mavi sulara desek çok mu ediyor? birine "bugün harika görünüyorsun" demek, arkadaşın kızıyla iksir içip de ufalmış gibi akran olup çimenlerde yuvarlanmak (böylece kimse size manyak mı ne koskaca kadın/adam çimenlerde atlayıp zıplıyor diyemez), üzgün görünen bir dosta bir demet çiçek verip yüzüne ve dahası gözlerine yayılan gülümsemeyi izlemek gerçekten çok pahalı değil.. hemen şimdi annenizi arayıp "seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" demenin, telefonun karşı tarafında mutlulukla dolan gözlerinin, buğulu sesinin verdiği haz hayatta çok az şeyde var. ve bilin bakalım bu ne kadar? bedava!
mutlu olmak bedava! iş sadece mutlu olabilecek şeyleri görebilmekte. size ayrılan sürenin sonuna gelmeden, film bitmeden, son durağa varmadan ve toprağa karışmadan sahip olduklarınızı görüp onlara sarılmanın bence tam vaktidir...