Öyle uzanıyordu karşımda, uykuya geçer bir hali vardı ama sanki uyumak için değil de, bizi izlemek için uzanmış bir hali vardı. Hiç seslenmedim bende, rahatsız etmedim. İlla uykuya dalacaktır dedim. Biraz zaman geçti ve dediğim oldu, kendi amacından sapmak zorunda kalacak kadar yorgundu. Uyuyakaldı. Eli yastığının altında, güzelliği her hücresinde öylece uyudu kaldı. Durum değerlendirmesi yapmak zorunda bıraktı beni. Onu alıp, çift kişilik olan ama tek kişinin zor uyuduğu yatağa gitmek zorunda hissettim kendimi. Çünkü bizi izlemeye devam ediyordu, emindim. Beni görmese bile oturduğum hislerimden emindi. Hislerim kendini saklamayı pek bilmez, illa gösterirler kendilerini. Ama mutluydum ben onlarla, o anlamasa da. Çünkü beni severdi ama hislerim ile bir sıkıntısı vardı. Yatağa götürme niyeti de, benim hislerimden arındırmak ile alakalıydı. Onlarla kalmamdan huzursuz olur, arındırmaya çalışırdı beni. İnat etmezdim bende genelde, onları odada bırakır, sığamadığımız yatağımıza giderdim. Çok zamanlar uykuya dalmak için kanımın hızlı akmasını sağlayanlara ihtiyaç duyardım o yatakta. Ama kitaplar okuyarak, zamanı ve kanı yavaşlatarak uyuduğum da olmuştur. Ama istisnalar kaideyi bozmazdı. Uyumak için çaba harcamak gerekiyordu beni için artık.
Bu duyguya alışalı epey zaman oldu, hatırlamıyorum bile uyumak için bir şeylere ihtiyaç duyduğum günü. Uyumadığım gün yoktur, rüya görmediğim günler gibi. İnsanlar her gece rüya görürler ama uyandıklarında hatırlamazlar tabusunu yıkmanın güçlülüğü ile uyanırım her sabaha. Bu güç, gördüğüm rüyanın dramatikliği ile karşılaşınca kendini derin sulara bırakan bir yük gemisi gibi bırakır hep kendini. Bu hiç değişmedi, o ilk günden beri. Zamanı hatırlamasam da, bunu unutmak mümkün olmadı. Bende unutmak için mücadele etmedim. Önceleri rüyalarımı hatırlamamaya uğraşmışlığım, rüya görmemeyi umut etmişliğim vardı, ama artık biriktiriyorum. Mesela bu sürece gelmeden önce bir gece, kocaman bir gökdelenden aşağıya sevdiklerimi kurtarmak için atlamışlığım vardı. Onurlu bir düş bu bence. Belirli yaşanmışlıklar sonunda, hiç böyle şeyler görememeye başladım. Çoğu hüzünlüdür… melankolik bir hava yaratmaya çalışmıyorum, gerçekten böyle. Hiç kahraman olamadım o günden sonra. Hiç uyanamadım hatta. O kadar sardı ki çevremi gerçeklikler, kahramanları değiştirdim. Benden başka herkes özne olmaya başladı. Benden gayrı herkes mutlu kaldı.
gülmeyi dahi unuttuk ulan. Tamam, değişmekten korkmuyordum ama mutlu olamamayı getirmemiştim hiç aklıma. Kopuk oldu mesele biraz ama merak buyurmayın, toparlayacağım.
ben sadece onun eli yastığın altında, her hücresi güzel bir biçimde karşımda uzanmasını dilerdim. Olmadı… şundan veya bundan. Çok sebebi, binlerce sonucu oldu bu isteğin. On binlerce yanlış, bazen bir doğruyu götüremez. Sonuçta öss veya lys-ygs-kpss-ales-yds, -adı her neyse o sınavlardan birinde değiliz. Bende rüyalarım, gerçekliklerim ve yaşanmışlıklarım ile dımdızlak kaldım. Bir kaybeden öyküsü değil bu, karşında uzanana bir iki kelam. ama kaybettiğini bildirerek uzanana sitem etmekten başkası da, yalan.