orgazmı kaçınılmaz bir referans olarak almış olan zamanlar.
orgazma veya kelimenin daha geniş anlamıyla cinselliğe karşı aldığımız tavrın sebebi, onu hiçbir zaman yoruma boğamıyor olmamız aslında. o hep bir şekilde bu tip yorgun yorumlara bir avans vererek onların içlerini dolduruyor (başka bir deyişle, anlam da cinsele muhtaç). hem, atmosferde yaşayan hangi canlı doğanın bahşettiği bir tek hazzı geri çevirirdi ki? insan mı? hayır. o bu hazzı geri çevirdiğini düşünse bile, bu vesileyle (yani ısrarla onu -orgazmı veya cinsel olanı- deneyime dökmeyip, her an fantezileştirilmeye müsait tutarak) aslında bu doğal hazdan daha fazlası için atıyor zarlarını. arzu hubrisi yeniden devreye giriyor ve "on adım ötesine" gitmeye zorluyor insanı.
kanımca orgazmdan daha zevkli anılarımız tanımsız; çünkü orgazm bizler için tanımsız. bize de orgazmın ve temsil ettiklerinin daha fazla ileri gitmesini istememek veya bunların bize yapabilecekleri karşısında bunları çekememek kalıyor, o kadar. öyle ya, iş cinsellik hakkında konuşmaya gelince bir aşağılık kompleksini yansıtır şekilde televizyona, halkın gözleri önüne çıkılır ve bir de uzman faktörü eklenir denkleme. o, dehşet verici bilimselliği ve nesnelliğiyle, cinselliğe dair modern bir sirk gösterisi sunar ve kamusal arzu böylelikle tatminin etrafını, irin dolu bir kabarcığın etrafındaki kızarıklık gibi sarar (ancak ona ulaşmaz, onu çürütür ve kokuşturur - kendimizi nelerden mahrum bıraktığımız sorunu biraz çetrefil bir sorundur). sanki cinsellik bilim insanlarına ait bir günahmış gibi... oysa hepimizin rüyaları bu günahtan yapılma.