sigmund freud'un psikolojiye kazandırdığı efsanevi kuram. peki niye efsanevi? bakalım:
öncelikle şunu söylemekte fayda var; freud bu kuramını charles darwin'in evrim teorisinden esinlenerek esinlenerek yaratıyor. yani temel amaçlarımız: hayatta kalmak ve üremek.
sonracıma temel içgüdüler ile devam edelim. bunlardan ilki yaşam içgüdüsü. hayatta kalmak ve üreme isteği bunun içinde. buna eros, libido, cinsel içgüdü falan da deniyor. susuzluk ve acıkmak gibi durumları bastırmamızı sağlayan içgüdü de bu. aynı zamanda aşk, birliktelik falan, hep bunun içinde. diğeri ise ölüm içgüdüsü. freud'a göre hayvani bir ölüm isteği var bilinçaltımızda. hem kendimize dair, hem başkalarına. mesela tecavüz, ekstrem bir ölüm içgüdüsüne giriyor. keza cinayet, intihar da öyle. bunların buluştuğu noktalar da var; misal, hardcore sex.
bilinç durumları ile devam edelim. bu kısım sıkıcı. bi normal farkındalığımızın olduğu bilinç var ( conscious), bi istediğimiz zaman farkındalığımıza getirebileceğimiz bilgilerin olduğu bilinç var ( preconscious). bir de tabi paşalar gibi bilinçaltımız var ( unconscious) en büyük kısım bilinçaltı. bunun içinde hep bastırılmış cinsel ve öfke dolu dürtüler var. fena.
gelelim kişilik yapısına. buz dağı metaforu olan tatlış muhabbet. id, ego, ve süperego. id bizim ilkel dürtülerimizi barındıran yer. komple bilinçaltında. bu ilkel dürtüler tatmin edilmezse ortaya anksiyete durumları çıkıyor. e tatmin ediyoruz bu yüzden bol bol. sonracıma ego, id'e tasma bağlayan yapı. ego olmasaydı manyak gibi saldırırdık her tarafa. onun olayı da bizi gerçekliğe bağlaması. kişiliğin ceo'su yani, kararlar ondan çıkıyor. gerçekçi şekillerde id'i tatmin ediyor. ama aynı zamanda id'den türemiş bir yapı. varlığının sebebi id yani. neyse, gelelim süperego'ya. o da bizi sosyal değerlere bağlayan yapı. iyilik, kötülük gibi kavramları; atıyorum vatansever olmak gibi şeyleri hep süperego sağlıyor. realiteden uzak bu da aynı id gibi. 5 yaş civarı gelişiyor. id doğumdan itibaren var, ego 2-3 yaşlarda oluşuyor. süperego 2'ye ayrılıyor bu arada. ilki ideal ego, toplumdaki kuralları ve güzel davranış standartlarını beynimizde oluşturan şey. diğeri, vicdan, o da yasak davranışlarla ilgileniyor.
ego ne kadar güçlü olursa, bunlar o kadar dengede duruyor. freud'a göre de zaten amaç bunları dengede tutabilmek. tabi ego sürekli olarak içten dıştan baskılarla tehdit ediliyor. nasıl ediliyor peki? anksiyete sağ olsun, güzel ediliyor.
anksiyete'ye freud 3 çeşit vermiş. bunlar da tamamen kendi teorisiyle alakalı. ilki objektif anksiyete, baya baya dışardan gelen bir tehlike anında oluşan endişe durumu. mesela bıçak çekilmesi size, o an oluşan endişe bu oluyor. diğeri nevrotik anksiyete; id ve ego arasındaki çatışmadan doğuyor. yani ne oluyor, atıyorum pompa durumu var; patır patır endişe de varsa yanında, bu o işte. sonuncusu da ahlaki anksiyete. bu da toplum tarafından çok hoş karşılanmayacak şeyleri yaparken ortaya çıkıyor. misal bizim toplumumuz için yine pompa. aklsdn. sanırım nevrotik anksiyete'ye daha anlaşılır olarak kıtlıktan çıkmış gibi yemek yeme isteği sonrası ya da öncesi oluşan endişe hali örnek verilebilir.
e ego bunlarla nasıl başa çıkıyor?
-savunma mekanizmaları
sırada gelişim dönemleri var, onlar da şunlar:
-oral dönem
-anal dönem
-fallik dönem - içinde; oedipus kompleksi ve elektra kompleksi var
-latent dönem
-genital dönem
son olarak da bütün bunları çözmek için psikanaliz diye birşey var. bilinçaltındaki çılgınlıkları bıdı bıdı konuşarak, rüya analizi yaparak, ya da mürekkep lekelerini yorumlayarak ortaya çıkarıyoruz.
ee, yani, nesi efsaneviymiş peki bunun? alskdn. şusu efsanevi; bunların hiçbiri test edilemiyor, deneye tabi tutulamıyor. yani, geçerliliği yok.
yani; bilimsel ilkelere uymuyor. bilim olmak için yeterli özelliklere sahip değil. bir de çılgınca kadın düşmanı bir kuram. yine de hakkını yememek lazım gerçi, psikolojide inanılmaz kapılar açıyor freud'un bu teorisi. şu an yapılan çoğu araştırmanın babasıdır yani. ama bir yandan da uzun yıllar boyunca psikologlara deli doktoru, shrink denmesinin sebebi de budur.
freud büyüklere çok güzel masallar anlatıyor yani özünde.