sadakte!
yani doğru söyledin!
sadakat sıdk kökünden gelir, sıdk da doğruluk demektir. Asıl anlamının bağlılık, zorunluluk olduğu gibi bir algı var. Sadık olmak ya da sadakat sanki geleceğini ipotek etmek, boynuna tasma takmak gibi algılanıyor. Çünkü devir, hazların nereyi işaret ediyorsa orası senin rotandır fikrinin her yandan pompalandığı, buna dair eleştirilerin de "ahlakçılık" ismiyle örselendiği bir devir olduğu için sadakatin de böyle algılanması doğal.
Oysa sadakat en başta kendine, karşındakine dürüst olması demek. Yaptıklarına, söylediklerine, davranışlarına, çevresindeki insanlara çizdiği portreye, inançları ve davranışları arasındaki tutarlılığa bakıp, insan eğer kendisine sadakte ! diyebiliyorsa sadıktır. Yoksa sadakat her zaman aynı kişiyi sevmek, aynı siyasi görüşe sahip olmak, aynı işi yapmak değildir. Gün gelir başka düşünür, başka sever, başka doğrular edinirsin. Ama sadakat en başta insanın kendisinedir. Ve eğer "ben böyle böyle biriyim" dediğiniz biri varsa, ve o kişi ile sizi bir arada tutan şey sizin o bahsettiğiniz kişi olmanıza bağlıysa, ve değilseniz siz sadık değilsiniz. olgunlaşmanın sadakati güçlendirdiğine inanıyorum, sürçmedik at attan düşmedik yiğit yoktur derler, mesele düştüğün yerden kalkmaktır, bunu hepimiz biliyoruz.
"Sadakte ve berirte ve bi l-hakkı natakte " yani hak ile söyledin, hakkı söyledin. Ki bence bağımsız ve sadık insan olmanın anahtarıdır bu.