dinlemekten bıkılmayan, ayrılık sonrası insana kabadayısal bir güç zerk eden muhteşem bir kayahan şarkısıdır.
bundan bir buçuk yıl kadar önce yer yüzünde yaşanmış en güzel aşk olarak nitelediğim çok uzun yıllar süren fevkalade bir beraberliği sonlandırmak üzere, gri ve güzel bir kentten hicret ettim.
bir şehir gri ve güzel olabilir mi diye sorabilirsiniz. o kentte aşıksınız diyorum, kocaman uzun çınarları var ve biraz da şairsiniz. deniz olmayan bu kentin meydanlarında martılara şarkılar bile öğretebilirsiniz. neden güzel olmasın ki o şehir. en sevdiğiniz insanla yaşamışsınız yıllarca.
bu güzel aşkın malubiyetinin eski gençliğinde de güzel kadınlar arkasından acılar çekmiştim. can yücel de diyor ya ''kadınlar doğurttu beni ağlata ağlata, yine onlar öldürecek bu defa aşktan bağırta bağırta'' benim yaşamımım biraz da böyle. bütün diğer aşkların malubiyetinde, kabadıysal bir teselliyi hep bu şarkıda bulmuşumdur. son acımda aylarca direndim ve dinlemedim bu şarkıyı. sanki dinlesem artık sonsuza dek bir şeyler bitecekti. çok uzun yıllar sonra ilk defa bu gece dinliyorum.
yusuf hayaloğlu'nun da dediği gibi;
kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni,
beyninin içindekileri anlayabilmek,
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü,
bütün saatleri öylece dondurabilmek için,
çıldırasıya paraladım kendimi...
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun gözüm olsun, ne olacaksa olsun!