Geceyarısı Bostancı'dan 19d numaralı iett otobüsüyle Ataşehir Dudullu terminaline gitmem gerekiyordu. Ankara'ya gitmemin en ucuz yolu, otobüs kullanmaktı. Tren ve uçak çok daha pahalı olduğu için, en ucuz otobüs biletini 35 liraya almıştım. Ama ucuz otobüs firmalarının, ataşehir terminaline gidiş için servisi yoktur. Bu yüzden mecburen kendim toplu taşıma ile gidecektim. Bostancı'dan kalkan otobüse bindim, en öne sola oturdum. Bir süre sonra otobüse bir kız bindi ve en öne, sağa oturdu. Yirmili yaşlarındaki şoförle sürekli bakışıp gülüşüyorlardı. Kız her nedense, istanbulkart basmamıştı. Ücret ödemeden gidiyordu. Belli ki tanışıyorlardı ve yavaşça konuşmaya başladılar. Daha sonra ben şoföre "terminal için hangi durakta inmem gerekiyor? İnternetten bakıyorum ama emin değilim, yardımcı olabilir misiniz?" dedim. Gece çok fazla yolcu da yoktu otobüsün içerisinde. Bu yüzden yolcular da bana "şu durakta in" demediler. Şoför bana şımarık bir şekilde "Kemalpaşa'da ineceksin, sonra karşıya geçip yürüyeceksin" dedi. Bense "Fakat şoför bey, uygulamaya baktım, bir sonraki durak olan imes e kapısı daha yakın görünüyor" dedim. Şoför bana kızdı. Beni embesil yerine koydu. Onun dediği durak yaklaştı, "Burada ineceksiniz" dedi. Ben ısrarla "ama burası olduğuna emin misiniz?" dedim. Evet dedi. Ben de içimden "İETT şoförüdür, yolları tabii ki benden daha iyi biliyordur" dedim ve indim. İnmez olsaydım!! Meğer orası bir otobanmış, orada karmakarışık bir dörtyol ağzı ve bir de karanlık, tenha bir tünel varmış. Asla bir yayanın yürüyebileceği bir yol değildi. Karşıdan karşıya geçip, otogara yürümek imkansızdı. Sonradan öğrendim ki, geceyarısı o otobanda, kendisine arabalı bir müşteri bekleyen hayatkadınları bulunuyormuş... Yürüyor, yürüyordum ama bir yere varamıyordum. Karanlıktı, korkmaya başladım. Etrafta benden başka hiçbir yaya yoktu. Arabalar ise çok az sayıdaydı. Emniyet binasının önünde polis arabası gördüm, gidip yardım isteyecektim, ama içinde kimse olmadığını gördüm. Çaresizce o karanlıkta yürümeye devam ettim. Şubat ayıydı, yağmur vardı ve üşüyordum. Otobanda dönemeçli bir yola girdim. Sadece arabalar geçiyordu oradan. Hiçbir yaya yoktu. Baktım ki o yoldan çıkış yolu bulamıyorum, geri döndüm. Yaklaşık elli metrelik bir tünel gördüm. Orayı geçsem, belki de otogara ulaşabilecektim. Etrafta tek bir insan ya da araba yoktu. Tünele yaklaştım, yolun sağında kenarda ilerliyordum. tam o karanlığın içinde yol alırken, koyu renk olduğunu hatırladığım bir araba solumda, beş metre önümde durdu. Beni hayatkadını sanmıştı! Birdenbire elim ayağım buz kesildi, çığlık atsam kimse yardımıma koşamazdı. İçeriden bir adam çıkıp beni zorla arabaya bindirseydi, bana tecavüz bile edebilirdi, öldürebilirdi. Sonra da yol kenarına cesedimi fırlatabilirdi. Elimdeki şemsiyeyi ani bir hareketle indirdim, sağ elimle siyah kapaklı cep telefonumu aldım. O kadar çevik bir şekilde telefonu yukarı kaldırdım ki, sanıyorum arabadaki adam, o siyah cismin silah olduğunu zannetti ve derhal gitti. İnsan beyni, zor zamanlarda hızlı çözümler bulmaya kurgulanmıştır. Bu olay beni çok üzdü. Hem ibb beyaz masa'yı arayarak şoförü şikayet ettim (tabii ki hiçbir şey yapmadılar) hem de polisi arayarak o caddelerde kamu düzeni ve güvenliği olmadığını söyledim. Onlar gerekeni yapacaklarına söz verdiler. Yaparlar mı, emin değilim. Çünkü ataşehir civarında çok fazla fuhuş olayı var. Ben başka bir zaman Ankara'ya giderken yine o otogara gittim. Ve yine sokakların tehlikeli olduğunu fark ettim. Gözümün önünde, otogara giden ara caddelerden birinde, erkeğe benzeyen bir hayatkadınının arabaya binişini gördüm. Yine 155'i aradım. Yine konuyla "ilgileneceklerini" söylediler... Üzülmesinler diye aileme bu olayı anlatmadım. Ne diyeyim. Gece sokakta güven içinde yürüyemiyorsak, bu ülkede güvenlik olduğunu söyleyemeyiz diye düşünüyorum. Polis elinden geleni yapıyor olabilir, ama İstanbul ve Ankara'daki fuhuş mafyasının vatandaşı korku ve panik içinde yaşatmasına izin verilmemeli. Bir devlet yalnızca vatandaşının huzuru, güvenliği, mutluluğunu sağlarsa güçlüdür.
Edit: Artık 19d'nin durak isimleri arasında Dudullu otogar da geçiyor. Ama ne yazık ki, Ataşehir'in ara sokaklarında (ve Ankara'nın Ulus, Cebeci, Sıhhiye gibi yerlerde) mafya çeteleri halen aktif. Adalet dağıtmakla yükümlü olan Ankara Adliyesi'nin hemen karşısındaki köprüde bile, çirkin fuhuş kartvizitleri yerlerde sürünüyor. (Bu sene mart ayında görmüştüm) Her insan istediği gibi yaşamakta özgürdür, ama başkalarına zarar vermediği müddetçe...