sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

bouii
İyi ki doğmana tam bir hafta kalmış. Unutmamak için her telefonumun hatırlatıcısına kaydediyorum. Vicdan ne garip bir yük ki her sene küfeye ekstra ağırlık ekliyor altında kalıp ezilen benliğime hiç acımadan...
Herkes yanlış anlasa, kan bağımız uzak da olsa ben öz kardeşimi bile seni sevdiğim kadar sevemedim. Ne kadar büyümüş zannediyorduk birbirimizi değil mi oysa daha ben on altımda sen de sadece yirmindeydin... Dizlerim kanadığında ağaçla savaşıp kendini şövalye ilan etmiştin, biliyor musun sana gülsem de sen benim güzel kalpli, zırhlı şövalyemdin. Her suçu birlikte işledik, ben okulun çelimsiz uzun kızı olduğum için ilk aşkımı sana anlatamadım ama sen kıvırcık saçlı prensesinin güzelliğini saatlerce dile getirdin. Öylesine kör, öylesine çocuk ve masumduk ki ailelerimiz ne derse desin tam tersini yapmak için suç ortağı olmaktan hiç çekinmedik. Sen arabalar için bense saçma sapan şeyler için birlikte yalanlar söyledik. En fazla ne olabilirdi ki değil mi? Ölüm yoktu ya sonunda...
Bir film kiraladık sözde bizde kalacaktın, kıvırcık saçlına mesaj attın beni merak etme diye sonra saat tam sabahın altısında benim cebimdeki son elli lirayı alıp gittin. Öylesine mutlu oldun ki borç haa demeyi ihmal etmezken bana sarılıp zıpladın. En son o kiraz ağacının orda bana dönüp el salladın kıvırcık saçların rüzgarda o kadar komik sallanıyordu ki kahkaha attım. Sonra gittin ve ben seni unuttum. En fazla ne olabilirdi ki ölüm yoktu ya sonunda...
Akşam üstü baban aradı seni sormak için ki biraz endişeliydi gitme dediği o drift yarışında olabilir miydin acaba? İçime düşen ateşe aldırmadan haberim yok dedim ama kapatır kapatmaz tam on dört defa aradım lakin açmadın. Sonra herkes seni aramanın en kısa yolu beni sıkıştırdı ki anneme itiraf ederken yine düşündüm dedim ki ne bu telaş ne var ki ölüm yoktu ya sonunda... Sonra haberler başladı, hiç unutmuyorum ilk ve flaş gelişme olarak anonsta o gittiğin yarış vardı ve bir araba hızlanıp, direksiyon hakimiyetini kaybederken karşı yolun kenarındaki seyircilerin arasına dalıyordu ve en son havada takla atan o kazak kiraz ağacının altında gördüğüm senin üstündeydi... Havada öyle defalarca dönerken ölmüş olamazdın değil mi? Sonrası benim çığlığım, sonrası hastane morgu, sonrası benim babanla orda yatarken kırılmış kemiklerinin ne kadar canını yaktığını hayal etmem. Sonrası hiçlik, sonrası boşluk... Ben o günden sonra bir daha asla masum olamadım, ben o günden sonra asla kimseye sarılıp ağlamadım, ben o günden sonra bir kere bile mezarına gelip özür dilerim benim yüzümden diyemedim. Ailen senin suçun değil dedi ben ezildim, kıvırcık saçlı prensesin seni affettim dedi ama ben asla affedemedim. Daha bugün konuştuk hamileymiş, erkek olursa adını tahmin etmek zor değil diyip güldü ama ben gülemedim çünkü sen ölmesen o çocuk senin çocuğun olacaktı. Sen yaşasan ve ben ölsem dünya hiçbir şey kaybetmeyecekti. Vicdan ne garip bir yük değil mi, sürekli nefes alanın kim olması gerektiğini ruhu eze eze hatırlatıyor. Kıvırcık saçların yine rüzgarda sallansın, sana yalvarıyorum ölen sen değil ben olayım...
bu başlıktaki tüm entryleri gör