kavram olarak, kusursuzluk atfedilmiş hayallerin içinde yaşayan mekansızlık olarak düşünebilir. her şey yokluktan, yoklukta her şeye yani mekansal açıdan bir uzanım. ütopyalar üzerine yapılan tanımlar ve bu kavramın çatısının altında inşa edilen şehirleri bir kenara bırakıyorum. açıkçası umursamıyorum ve bunda özgürüm. ütopya var olacaksa içinde yaşayan, bir parçası olan benden kopuk olamaz. sizden de kopuk olamaz. ben şahsım adına kendi dünyamın varoluş hakkını kullanıyorum. birilerinin benim yerime ütopyalar inşa etmesini kabul edecek değilim. madem beni de memnun etmeli o zaman benim dünyam da varlığa dahil olmalı. hatta neden tüm dünyamı, benliğime dair tüm unsurlarla doldurmayayım bu şehri? özgür değil miyim? böylesine sınır tanıma özgürlük isteğimi ve tutkularımı dizginlemek distopyaya doğru bir yol olmaz mı?