Zaman içerisinde dönüşüme uğramış bir durumdur. Geçmişte sinema dünyası vampir mitini ele alırken daha doğmatik temelli işliyordu, daha şeytani işliyordu ve dinlere bağlıyordu. Vampir, geçmişte bir anlamda İsa'nın ona ihanet eden havarisinin laneti gibiydi, hristiyanlığın anti teziydi. Ancak popüler kültürle birlikte vampirizm ve vampir miti oldukça şekil değiştirdi. Artık günümüz vampirleri Cross dan korkmak yerine sadece bir an duraksıyorlar ve tutup fırlatıyorlar. Geçmişten bu güne doğmatizmin gücünü kaybedip pozitif bilimlerin ve aklın ön plana çıkmasıyla vampirler için kutsal su ve haç da old school ve etkisiz birer aksesuar oldular.
Bu geçişe en iyi örnek Dracula 2000'i verebilirim. Benim en sevdiğim vampir temalı filmlerden birisidir. 2000 yapımı bu film belki de doğmatik temellere oturtulmuş ve bunu izleyicinin gözüne sokan son dönem filmidir. Filmde vampirin laneti İsa'nın ona ihanet eden havarisinin yaşadıkları ile özdeşleştirilmiştir. Bir anlamda bu film, Vampir mitinin sanat ve sinema dünyasına girdiği ilk zamanlardaki konseptine sadık kalmıştır. Aynı şekilde Vampirle Görüşme filmi de old school vampir temasına sahip çıkan nadide bir örnektir.
Milenyumdan sonra vampirizm çığrından çıkarak, popüler kültürün elinde oyuncağa döndü. Bunun iyi yanları da var kötü yanları da. Eski versiyonların daha gerçeğe dokunur senaryolarının yerini gerçek üstü ve abartı vampir temaları aldı. Bu temalara aşkı, gençliği yani insanların izlemek istediği ne varsa onu oturttular. Daybreakers ile sistem eleştirisini, Dracula untold ile tarihin yorumunu, Vampire Diaries ile ergenliği, gençliği ve diriliği, gibi gibi. İnsanoğlunun kana, güce ve tüketime olan tutkusu ve bunlardan duyduğu şehvetin, kendi türünün gerçekliğiyle, aslında kendisiyle verdiği mücadelenin ete kemiğe bürünmüş temsilcileri haline geldiler.