Fekat o da ne! Odtü astronomi belki de gastronomi mezunu olan nihat, azo'yu görür görmez bembeyaz olmuştu. korkudan göz bebekleri ceviz kadar olmuş, adeta savunmasız yavru bir kediciğe dönüşmüştü bu sörvayvır kaplanı. Çünkü azo'nun içindeki freddie sevgisi taa aydan bile farkediliyor, onu damalı taytlı, hızlı ve Öfkeli sipir bir kahramana dönüştürüyordu. Gözlerinden çıkan ateş adeta yoda'nın ışın kılıcına, sesindeki öfke yerküreyi yerle bir edebilecek süper sonic bir güce dönüşüyordu nihat'ın salonunda.
Evet, azo nihat'ı, kendisini kaybetmiş bir halde ekstra malzemeli çift dürüm gömerken enselemişti salonunun ortasında. Bu soğan kokulu oda ve dişinde maydanoz kalmış olan bu adam, onu, azo'yu daha da öfkelendirmişti bu haliyle. Artık ne yapması gerektiğini biliyordu.
"Doğruluk mu cesaret mi?" diye sordu nihat denen dürümcüye. "Doğruluk" yanıtını veren niho, başına geleceklerden habersiz ağzında kalan son lokmayı yutmaya çalışırken korku dolu gözleriyle azo'nun ateş saçan gözlerine baktı merhamet dilenircesine. Fekat azo'nun bu numaraları yemeye hiç niyeti yoktu. ancak sorduğu soruya doğru yanıtı verirse onu rahat bırakacaktı. Ve o kilit soruyu sordu karşısında duran çakma dürümcüye.
- Tüm o güzel insanlardan, bilim insanlarından, sanatçılardan, aydınlardan ne istiyorsun? Söyle! Ne istiyorsun!!!
Sona geldiğini anlamıştı nihat ve hayatında ilk kez doğruyu söylemeye karar verdi.
- Kıskanıyorum abi kıskanıyorum, sizin o güzel fikirlerinizi, müziklerinizi, sanatınızı, insanlığınızı, aydınlığınızı ve bu sözlükteki bu kenetlenmiş halinizi kıskanıyorum. Elimde değil, kıskanıyorum!
Şaşkındı azo, karşısında ağlayarak doğruyu söyleyen bu adama merhamet etmekten başka bir seçeneği olmadığını anlamıştı. Çünkü büyük güç büyük sorumluluk gerektirirdi.
Ve bu evi terkederek asıl görevine, yorgan mafyasının peşine düşmek için yola koyulmadan önce nihat'ın gözlerine son kez bakarak şu cümleleri kurdu yaşar usta pardon azo:
- biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?!
dokunma artık ailemize, dokunma sözlüğümüze, yazarlarımıza.
eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben; yaşar usta pardon azo, hiç düşünmeden Uçururum seni, anlıyor musun uçururum!
ve dönüp arkama bakmam bile!"
Ve fonda the show must go on çalarken fiorabella'nın diktiği mor pelerini savurarak gözden uzaklaştı damalı taytın verdiği özgüvenle kahraman azo.
To be continued...