Zamanın kanattığı yaralar
ne çok acı var, garip ve çaresiz insanın omuzlarında.. bir çok hikaye, bir çok yarım kalmışlık.. hayat da budur zaten, yarım kalmışlıkların, pişmanlıkların ve hataların toplamı.. zamanın getirdikleriyle götürdükleri arasında pek fark da yoktur.. ne Getirdikleri gelmek istemiştir, ne aldıkları.. gitmek
Orada bir yerde pislik ve leş kokan bir apartman dairesindeki adamın çığlıklarında delirmeden önceki son anlarında yanı başında durur zaman.. sessizce izler, eserini.. kırıntılar bırakmıştır artık.. düşündüm de şimdi.. nasıl da zalimdir zaman?.. acımasız bir komutanın dilinden dökülen kan gölleridir.. afrika'da bir çocuğun daha açlıktan ölmesidir bir köşe başında.. çok, çok zalimdir.. öyle zalimdir ki bir mahkumun dilindeki beraat gününe kalan sayı kadar zalimdir.. öyle zalimdir ki, başkasının günahı yüzünden hayatından vazgeçen bir kızın hüznü kadar zalimdir..
silik silik anılar bırakmıştır, ay'ın zeminindeki uçsuz bucaksız büyüklükteki çukurlar kadar geniş acılar. acılar ve anılar. benliğimizden gitmeyen, kazınan zihinlerimizin en derin bölgelerine.. hiç gitmeyecekmiş gibi oturan ve hiç gitmeyecek olan.. bir şeyler dolup dolup boşalıyor içimden.. her şeyde bir tatsızlık hakim. Ne insanlar o eski insanlar, ne ben o eski ben.. sahi, onlar ve ben kim ki? Kimdik ki. yüklediğimin anlamların yükünü taşıyorum şimdi.. beklentilerimin karşılık görmemesi değildi beni yıpratan, beklenti beslemiş olmamdı hüznümün tüm acısı..
Zaman en lezzetli zehirlerle geldi kapıma, önce zile bastı. Sonra soframa oturdu.. karşımda bütün ihtişamıyla dururken beni izledi üstten bakan gözlerle.. ona üstün gelemezdim ve böyle isteğim de vardı açıkcası.. onun beni seyredişini tamamlamasını beklerken iğrenç bir duygu kapladı içimi.. bu his bir ağız dolusu küfürle çıktı dudaklarımdan.. zamanın yaptıklarıma ve yap(a)madıklarıma binaen benden aldığı bu intikam oysa ne kadar haklı ve tatlıydı..
Öyle tatlı idi ki, karşı koymak bile istemedim ona.. kendi ölüm fermanımı verirken ne de gülümsemiştim.. zevklerimin temelinde oturan saçmalıklarım. Ben, buyum galiba.. varlık sorunuma binaen getirdiğim açıklama bu işte.. çelişkinin dayanılmaz çekimi.. ben, buyum galiba.. zamanın tekrar tekrar sildiği ve yazdığı birkaç kelime, ismim.. karalanıp karalanıp yırtılan bir kağıt parçasındaki..
Zamana karşı durmak zor.. ve hatta imkansıza teşne.. zamandan kaçamayız, saklanamayız, savaşamayız onunla..ona karşı yapılabilecek en mantıklı hamle onu kabullenmek. Sinsi planlarla gidemeyiz ona, fark eder çünkü. Fark eder ve intikamını en ince yöntemlerle alır.. biz gibi gördükleri çoktur..
Zamanın kanattığı yaralar kolay geçmiyor. taş kesiliyor, yüreğinde insanın. yakıcı bir soğuk yerleşiyor yüreğinin tam ortasına. zamanla silinir gibi olsa da varlığı kesinleşiyor. ön sıralardan bir yere oturuyorr o yaralar.
birinci kalite yaralaramızın müsebbibi olan zaman, şimdi bizi seyretmekte.. eylemlerimizi tartmakta, değerlendirmekte .. umursamadan kanattığı yaralarımızı, yenilerini açmak için fırsat kolluyor. Ve biz, bunun farkına varmadan o, yeni yaralar açmaya teşne bir şekilde çalacak kapımızı..
biz farkına varmadan.