deneme denemeleri diye tanım yapılabilecek başlık. deneme denemesinden çıkmış denenmiş denemeler de mevcut...
Sinema salonları
Her insanın mutlaka hayatında bir defa uğradığı yerlerdir sinema salonları. Arkadaşla, sevgili ile, tek başına.. Bazen hatırlanmaz izlenilen ilk film. Adı, konusu, zamanı.. Silik bir hatıradan ibarettir.
İlk gençlik yıllarının kötü anılarını içeren odalardır bazen. Duyguların, karanlıkta ışıdığı yerlerdir. Sırf karanlık olduğu için gidenleri bir kenara bırakırsak, öğretici yerlerdir sinema salonları. Yalnızdırlar da. Bir film süresince yaşayan yalnız odalar. Farklı insanları taşır bünyesinde, farklı yüzleri, farklı hikayeleri. Günahkarı da gider sinemaya. İmanlı(?)sı da gider..
Kültürümüzde büyük bir yere sahip olmamasıyla beraber, hak ettiği değer de verilmiyor üstelik. Genç nüfusun kendi içinde verdiği eğitim savaşı mı buna izin vermiyor, beğeniler mi evrim geçirdi bilinmez ama, sinema salonlarına bir şeyler öğrenmek, sanatsal hazzı yakalamak için giden insan sayısı çok ama çok az.. almasını bilenler için okul mahiyetinde yerlerdir. Hatıralar için biçilmiş kaftandır. Sesler, görüntüler, ambiyans, duygular..
Peki sinema salonları neden boş? Neden hak ettiği yerde değil?
Bu sorunun cevabı aslında yine insanlarda. Sokakta, evde, cüzdanda..
Sinema salonlarına gitmeyen insanların bir sebebi (Yer yer bahane) sinema salonlarındaki bozulan hava. Hak verilebilir bir tutum aslında. Ayaklarını koltukların üstüne atan gençler görüyoruz zira. Karanlıktan faydalanan 15-16 yaşlarında hormonlar.. bu da Saygısızlığın evrimi. Değişen teknoloji, değer yargıları, arkasında yeni nesilleri de sürüklüyor.. Haftalardır beklediğiniz bir filmi en sevdiğiniz yerden izleme imkanına sahip olduktan sonra, arkanızda gülüşen insanlar yüzünden filmi izleyemediğinizi düşünün..
Yine bazı filmlerin bazı şehirlerde gösterilmemesi de, umut kırıcı bir durum. Kendi şehrinde istediği filmi sinema salonunda bile izleme imkanı bulamayan bir insanın salona gitmemesi hak verilebilir bir tutum.
Kısa vadede, dolması istenilen sinema salonları, doldurulması gereken zihinle mümkün. Bütün sosyalliği televizyon izleyip, bilgisayar oyunu oynayan bir neslin, sinema aşkı ile yanıp tutuşması pek mümkün değil. Bu da kapitalizmin görmek istediği bir portre aslında. Ve Maalesef ki Robotlaştırılan bünyeler kadar kar ettiren bir şey yok...
Sinema salonları
Her insanın mutlaka hayatında bir defa uğradığı yerlerdir sinema salonları. Arkadaşla, sevgili ile, tek başına.. Bazen hatırlanmaz izlenilen ilk film. Adı, konusu, zamanı.. Silik bir hatıradan ibarettir.
İlk gençlik yıllarının kötü anılarını içeren odalardır bazen. Duyguların, karanlıkta ışıdığı yerlerdir. Sırf karanlık olduğu için gidenleri bir kenara bırakırsak, öğretici yerlerdir sinema salonları. Yalnızdırlar da. Bir film süresince yaşayan yalnız odalar. Farklı insanları taşır bünyesinde, farklı yüzleri, farklı hikayeleri. Günahkarı da gider sinemaya. İmanlı(?)sı da gider..
Kültürümüzde büyük bir yere sahip olmamasıyla beraber, hak ettiği değer de verilmiyor üstelik. Genç nüfusun kendi içinde verdiği eğitim savaşı mı buna izin vermiyor, beğeniler mi evrim geçirdi bilinmez ama, sinema salonlarına bir şeyler öğrenmek, sanatsal hazzı yakalamak için giden insan sayısı çok ama çok az.. almasını bilenler için okul mahiyetinde yerlerdir. Hatıralar için biçilmiş kaftandır. Sesler, görüntüler, ambiyans, duygular..
Peki sinema salonları neden boş? Neden hak ettiği yerde değil?
Bu sorunun cevabı aslında yine insanlarda. Sokakta, evde, cüzdanda..
Sinema salonlarına gitmeyen insanların bir sebebi (Yer yer bahane) sinema salonlarındaki bozulan hava. Hak verilebilir bir tutum aslında. Ayaklarını koltukların üstüne atan gençler görüyoruz zira. Karanlıktan faydalanan 15-16 yaşlarında hormonlar.. bu da Saygısızlığın evrimi. Değişen teknoloji, değer yargıları, arkasında yeni nesilleri de sürüklüyor.. Haftalardır beklediğiniz bir filmi en sevdiğiniz yerden izleme imkanına sahip olduktan sonra, arkanızda gülüşen insanlar yüzünden filmi izleyemediğinizi düşünün..
Yine bazı filmlerin bazı şehirlerde gösterilmemesi de, umut kırıcı bir durum. Kendi şehrinde istediği filmi sinema salonunda bile izleme imkanı bulamayan bir insanın salona gitmemesi hak verilebilir bir tutum.
Kısa vadede, dolması istenilen sinema salonları, doldurulması gereken zihinle mümkün. Bütün sosyalliği televizyon izleyip, bilgisayar oyunu oynayan bir neslin, sinema aşkı ile yanıp tutuşması pek mümkün değil. Bu da kapitalizmin görmek istediği bir portre aslında. Ve Maalesef ki Robotlaştırılan bünyeler kadar kar ettiren bir şey yok...