Yalnızlığımız
bizim yalnızlığımız, kimseye ait olmayan. kimseyle paylaşamayacağımız.. paylaştığımızı sandığımız.. buna inandırıldığımız yalnızlığımız.. bir orospunun dudaklarındaki sönük bir sigaradır şimdi boynu bükük umutlarımız.. bizim yanızlığımız sığmaz göklere, denizlere.. öyle yalnız olmak ki, sonsuzluğu doldurmak. derdimizin de, kederimizin de kadehlerle anlaşması.. bir giz gibi saklı hayallerimiz.. bizim yalnızlığımız, bizim. hepsi bizim, birazıyla bizim..
bizim olan tek şey; yalnızlık. sahip olduğumuz ve olabileceğimiz tek şey.. bizim büyük yalnızlıklarımız.. sessiz çığlıklarımıza ses olan yalnızlığımız.. somut bir şekilde var olan ve soyutlaştıran yalnızlığımız.. bu keder, bu nefret aynı kişiye ait.. üçüncü şahıslara atfedilmiş kırık ümitlerimizin boynu bükük.. kim bilir.. nedir derdi, kimdir derdi.. derdi.. kişiyi yaşatan şey, onu yok edebilecek olan şeydir aynı zamanda. 'şeyler' e verdiğimiz anlamlar onları yüceltir. bari hayallerimizde özgür olalım derken hoyratça yüklediğimiz umutlar yüzümüze patlar.. bu sürekli ve sürekli olur… ahmaktır insanoğlu.. inanmaz kendi ahmaklığına da, görmez hataları, hatalarını..
büyük problem.. çok büyük. gözün önünde olan ve hiç görülmeyecek olan o sorunlar, önceki umutların bir yansımasıdır, ters şekilde. ters.. çok ters. hayatlarımız ters, umutlarımız ters, duygularımız, varlıklarımız, yokluklarımız.. düzgün olan ne kaldı? gerçekten. doğru olan neyimiz kaldı? yıktığımız ahlak kanunları, akıttığımız kan nehirleri.. ne içindi, kim içindi. savaş, barışın habercisidir denir.. aşkta işler değişiyor oysa. üçüncü şahıslar girince işin içine, ki o şahıslar hep orada olanlardır.. her şey doğru görüntüsü veren bir terslikte ilerliyor.. mesela ben bile, şu yazıda hiçbir imla kuralına dikkat etmek istemememe rağmen, onlarca kez tersledim kendimi. çeliştim kendimle bir vakit. düzelt şunları dedim.. düzelttim birazını. birazını da yarım bıraktım. hikayem gibi yarım.
umutlar… bizi var eden, bizi yok eden fahişe duygulardır.. acımasız bir gerçekliktir umut.. kişiyi özgürleştirir mi, esaret altında mı bırakır.. böyle güçlü bir çelişki nasıl 'yok' olamaz? nasıl sürdürür varlığını umarsızca, düşünmeden.. 'bizi umut yaşatıyor' demişti erkan can.. üstat güzel demiş demesine de, eksik demiş.. bizi umuttan çektiğimizi neden çekmişizdir bu kadar?. gözlerimizi yollarda bırakan, tırnaklarımızı yediren, saçlarımızı ağartan, parmaklıklar ardında iç çürüten değil midir umutlar.. yalnızlık oysa, yalnızlığın en büyük düşmanıydı umut.. umut olmasaydı.. ne olurdu halimiz ..
bizim yalnızlığımız. kimseye ait olmayan. kimseyle paylaşamayacağımız. paylaştığımızı sandığımız. bizi var eden, bizi yok eden büyük yalnızlıklarımız...