vücudun çürüyüp dökülürken yeryüzünün kaynamasına bak, ölmeyi bekle. ne olursa olsun, önce ölüme karşı savunmasız olduğunu unutma. diyelim bir gün yine yürüyorken birden tanrı misafiri bir sancı saplandı boynundan leğen kemiğine kadar. tanrı armağanı davet beklemez. ne yapacaksın? oturmana bile izin vermeksizin seni kaldırıp yere vurduğunda onunla da dalga mı geçeceksin? bunun için acele edip seveceksin; yani sırf ölüm var diye. düşmemek için midir, bilinmez, bir yaprağın ucunda titreyen çiğ damlasına benzer hayatın kendisini de aşıp seveceksin. toprakla ilgileneceksin sonra. insan sevdiğini toprağa düşürmeli. eninde sonunda yine toprağa düşürecek, lakin önceden toprakla yıkamalı insan sevdiğini. madem ki maşuk, aşığı toprağa düşürüp arıtır, aşık da maşuğu toprağa düşürmelidir. asterea tanrıların yanından dünya'ya doğru baktığında hiç yıldız göremediği için ağlar, gözyaşları tanrıların yanında dökülmüş olsa da, eninde sonunda toprağa düşer. topraktan sır gibi bir çiçek bitiverir; sırlar bu çiçeklerde saklanır. yapılmış bütün hataların affolunduğu anne kucağı, insana iki kez açılır..