birbirine paralel olmayan iki doğru uzayda mutlaka kesişir, böyle öğrettiler. insanlar aynı ışınlar gibi engellenemez ve bükülemez şekilde uzanıp uzaklaşıp duruyorlar. kesişmeler neredeyse sıfıra yakınsayan bir sürede olup bitiyor. kimse kimseye gerçekten bakmıyor ya da kimse kimseyi gerçekten hissetmiyor. kremasını yalayıp bırakır gibi atıveriyorlar bir kenara. biz önce düşünceleri öğrenir, sonra düşünceler üzerine konuşur sonra düşünceleri düşünürüz demişti cemil meriç. gerçekten düşünmeye hiç sıra gelmez. aklımızın ayakları hiç o derece güçlenmez bizim, yeni doğmuş cılız ceylan yavruları gibi titrer. aynı bunun gibi, insanların kataloğuna bakıp tabaklarımıza tadımlık alıp geçip gidiyoruz kesişme noktasından.
oysa elektromagnetik dalgalarda elektrik alan ve magnetik alan birbirine 90 derece açılı olacak şekilde ama sürekli olarak birbirini takip ederek sonsuza dek, zayıflaya zayıflaya yayılırlar. boş uzayın bile bir kaybı vardır. birbiriyle tanımlanabilir birbiri cinsinden yazılabilirler.
eğer seni yazsalardı, seni kimin cinsinden yazarlardı, kiminle ifade edilirdin, sadece katsayı farkı mı söz konusu olurdu ? ya da birbrini oluşturan ve doğuran bir alan çifti olmayı, aynı kaynaktan doğan ve aynı noktaya uzanan bir alan çifti olmayı, hiç düşündün mü ?