bir hastanede çalışıyor olmanın kanaatimce en kötü yanı yolunuzun bazen yoğun bakımlara düşmesi. günümüz türkiye'sinde, sağlık politikalarının tartışılabilecek onlarca yapısal sorunu elbette vardır. fakat günümüz hastanelerindeki strerilizasyon, temizlik, personel kalitesi ve daha bir çok kalite avrupa'da gördüğüm çoğu hastanenin kalitesine ulaştı. konumuz elbette ki bu değil. nedense eklemek istedim işte. buna rağmen gözümde, yoğun bakımda yatan her hastanın durumu ap ayrı bir drammış gibi geliyor. gerçek ve içinde hiç kurgu olmayan bir çaresizliğin dramı.
dün geceki hastane nöbetimde bir sandalyenin üzerinde yarım saat kadar içim geçmiş uyumuşum. bu kısa sürede gördüğüm rüyada bir yoğun bakım çalışanıymışım. ve oradan çıkmama nedense izin verilmiyormuş. personel arkadaşlarım öğlen yemeklerinde cips gönderiyorlardı yemem için. hiç de sevdiğim bir gıda maddesi değildir cips. rüyanın sonraki evrelerinde ben de orada yatan bir hastaya dönüştüm. çaresiz ama her şeyi anlayan gözlerim fakat bir şey anlatmaya dermanı olmayan ağzım vardı. hala o kısa rüyanın olağan dışı etkisindeyim. acaba hayatımın bir evresinde nasıl olduğunu hatırlayamadığım bir kaza falan geçirdim de gerçekte bir yoğun bakım sedyesinde mi yaşıyorum diye içim içimi kemiriyor. fakat hayallerimde kurguladığım boktan yaşama bakar mısınız, tek sosyal hayat düşüm sabah akşam sözlükte yazmak olamaz sanırım.
çok ağır bir ayrılık depresyonu yaşadığım günlerde de, sabah uyanıp yanımda olduğunu sandığım insana ''bir tanem o kadar kötü bir kabus gördüm ki, saçma sapan rüyamda ayrılmışız, acısı hala bedenimin her yerinde'' diye anlatmışlıklarım vardır. fakat şu cevap hiç gelmedi
''gece yorganı ben fazla çektim ondandır, bir tarafların açıkta kalmış olabilir, benden kurtuluşun yok senin. beni böyle aptal rüyalar anlatarak hazırlamaya falan mı çalışıyorsun bir vedaya...''
ahhh ulannn ahh!!!