alternatif tavır, yani şiddetin ve zorun mutlak olarak her türlü amaç için yasaklanması, bazı güçlükleri beraberinde getirir. zor eğer her durumda kötü olan tarafından kullanılıyorsa, o zaman bu tavır kendisiyle çelişkilidir. çünkü ya zorun var olma yolu açılacak ve böyle yapmakla da kötü insanın diğerleri üzerinde zor kullanmasına izin verilmiş olacaktır ya da kötülerin zor kullanmalarını önlemek için zor kullanılmasına izin verilecektir. insana en temel seçimlerinde bile yol gösterici bir ilkeden yoksun bırakacak denli iç çelişkisi olan böyle bir ahlaki tavır savunulamaz.
ve zordan kurtulmak neden diğer bütün amaçlar üzerinde egemenlik kuran üstün bir amaç niteliğinde olsun? zorun olmamasını, adalete, eşitliğe, özgürlüğe, güvenliğe, mutluluğa ve diğer değerlere göre üstün kılan nedir? bu amaçlardan herhangi biri, zorun olmamasına göre daha üstünse, o zaman bazı durumlarda bu üstün değeri elde etmenin tek aracı olması halinde, zor haklılaştırılmış olmaz mı? değerler dünyasının tek ve mutlak bir amacın egemenliğinde olmayıp çoğulcu bir evren olduğuna inanılıyorsa zor ile diğer değerler arasındaki değiş tokuş ilişkileri hakkında hüküm vermek de zorunlu olmaktadır. yani bilişsel zorluğa doğru bir gidiş işi açmaza sokacaktır.
zor, doğası gereği kötü olsa bile zor kullanma, bazı koşullar altında akla uygun bir biçimde haklı gösterilebilir. ancak burada temel şey, zorun gerçekten de kötülüğün bir uzantısı olup olmadığı meselesidir. iyi kötü ile korunabilir mi? eğer kötülük güneşin aydınlatamadığı yerler ise aydınlanmış olan gölge ile korunabilir mi? muhakkak korunabilir.