dufun komşu hikayeleri

dusunmeye usenen filozof
terliğini çıkardı içeri aldı. "evin ne kadar temiz ve düzenli" dedi girer girmez.

"temizlemeye ve toplamaya çok zamanın yok, o yüzden kirletmiyorum" dedim. "oluyor mu öyle?" dedi. taşak geçişimi ciddiye alınca o muhabbeti kesip attım;

"kahve, çay ve meyve suyu var, ne içersin" dedim. "fark etmez" derken evimi inceliyordu. televizyon sehpasının üzerinde duran ve öykü kursunda yazmış olduğum öyküleri incelemeye koyuldu. "bunları sen mi yazdın" dedi. başımla ve yüz mimiklerimle onayladım. "niye" diye sordu, bu sorusunu da cevaplamadım. insan neden yazar sorusuna verilebilecek net bir cevap aklımda yoktu. "kahve yapıyorum" dedim ve ketıla su koydum. en iyi ketıl suyu çabuk kaynatandır.

kahve içerken, "seni çok rahatsız ediyor muyuz" dedi. "çok evde olmuyorum, rahatsız olduğum bir anı hatırlamıyorum" dedim. "sence buraya neden geldim?" diye sordu. "komşu ziyareti galiba" dedim. böyle soru cevap şeklinde devam etti. bu arada sürekli telefonu çalıyordu o da sürekli meşgule alıyordu.

"bağırıp bağırıp giden var ya deminden, işte o annemin sevgilisi, bana da yazıyor, ama aramızda kalsın" dedi. "sizin özeliniz, başkasıyla neden paylaşayım" dedim.

sevgilim ve bir birlikteliğim olup olmadığını sordu. cevabını verdim. annesinin bazı geceler olmadığını ve o zamanlar bana gelip gelemeyeceğini sordu bende "kapım her zaman açık" dedim. tam çıkmaya hazırlanıyordu. merdivenden yukarı çıkma sesleri geldi.

kübra bana sus işareti yaptı, telefonunu sessize aldı. atakan bir süre çapıyı çaldı, bağırdı. sonra bir üst kata çıkan merdivene oturdu. kapı deliğinden net görüyordum, bir sigara yaktı ve konuşmaya başladı. "içeridesin biliyorum, küçük orospu, ikinizde benim malımsınız, göreceksiniz" deyip duruyordu. atakan konuştukça kübra karşımda yerin dibine gireceğine umursamazca telefonunu karıştırıp duruyordu. atakan yine gitti. kübra'ya "burada kalabilirsin" dedim. "olur" dedi. zaten gitmeye de pek niyeti yok gibiydi. aslında uykum vardı. kalıp kalmaması umurumda değildi. ya gitsin ya kalsın da konu uyku muhabbetine gelsin istedim.

yatak odasını gösterdim, ben oturma odasına geçtim ve üstüme bir battaniye alarak yattım. ancak kübra'nın pek uyumaya niyeti yoktu.


dusunmeye usenen filozof
atakan ile kübra yaklaşık yarım saat tartıştılar. sonra biraz yatıştılar hatta romantizme döndüler.

kübra naz yapıyor ve sürekli annesini kıskandığını belli eden atarlar yapıyordu. bu atakan'ı daha da gazlıyordu ve anlaşılan küçük tacizlerde bulunuyordu. sonra sevişmeye başladılar. bu sevişmeler ayşe abla gelene kadar devam etti.

ayşe abla geldikten sonra evde normal muhabbetler bir süre devam etti, akşamları havadan sudan muhabbetler ediyorlardı. hiç bir olağanüstülük yoktu. kübra işe gelip gidiyor, bazen yanında başka bir kız arkadaşı daha oluyordu. evde misafir varken normalde atakan gelmezdi. ama misafir kızın olduğu bir akşam atakan da geldi.

ayşe ablanın evden gittiği bir sonraki 2-3 günlük arada kızılca kıyamet koptu. kübra tam bir telefon trafiğine başladı. sevgilisi, atakan'dan kıllanıyor ama kübra reddediyordu. o annemin sevgilisi diyordu. anlaşılan kız misafir, sevgiliye bir şeyler yumurtlamıştı. sonuçta üçü de aynı iş yerinde çalışıyorlardı. atakan, kız misafire de yazmaya başlamış, bunu duyan kübra sanırım kıza kontra da bulunmuştu, kız da intikam amaçlı sevgiliye atakan mevzusunu yumurtlamıştı. kübra 99 yalanla durumu kurtardı. ancak atakan'ı eve sokmuyordu. "git beril'i becer deyip" durdu. beril kız misafirdi bu arada...

atakan apartmana rezil olmamak için kapıyı normalden biraz daha fazla çalıp çalıp gidiyor, kübra umursamıyordu. bir ara ben yemek yemeye giderken kübra ile yine kapıda karşılaştık. o da markete doğru yürüyordu. birlikte yürüdük. ben hiç bir şey belli etmedim. bana yalnız mı yaşıyorsun, nerede çalışıyorsun gibi sorular sordu. ben soru sormadım. adını öğrendim o kadar.

"ben annemle yaşıyorum ama annem bu gece evde değil, yalnızım" dedi. bende "bir şeye ihtiyacın olursa kapımı çalabilirsin" dedim.

gece 11 gibi atakan kapıya gelerek epey gürültü yaptı. kübra hiç ses vermedi. içeride olduğunu dahi belli etmedi. atakan yarım saat sonra gitti. 10 dakika sonra benim kapım çaldı. delikten baktım, kübra'ydı, kapımı açtım. "girebilir miyim" dedi. içeri buyur ettim.


dusunmeye usenen filozof
ertesi gün apartmanın giriş kapısında kübra ile karşılaştık ilk kez.

cebimde cüzdanın arasına girmiş anahtarı bir türlü bulamazken, tatlı bir ses tonu;

"ben açabilir miyim" dedi. dün annesinin vajinasına kürek sapı girmediğini ve sessiz sikişmesi gerektiğini söyleyen o değildi sanki. "siz bizim yeni komşumuzsunuz sanırım" dedi.

ben "evet" yeni komşunuzum deyince kendini tutamadı ve güldü. kesin annesiyle kapıya üstsüz çıkma mevzusu konuşulmuştu. o konuşma aklına geldi ve güldü. "öküz gibi baktı" dememiştir. öyle bakmadım çünkü, belki aptallaştı, salaklaştı falan demiştir. "dili tutuldu şapşalın, mal gibi kaldı karşımda" demiştir sanırım. evet kesin buna benzer bir şeydi. evde olmadığım bir zaman konuşmuş olmalılar. yakalayamadım.

artık kapı önüne ayakkabı bırakmıyordum, eve sessizce girip çıkıyordum ve hiç ses çıkarmıyordum. o akşam ayşe ablanın evde olmadığı bir gündü. kübra saat 20 gibi eve geldi. daha kapıdan girerken telefonla konuşuyordu. telefondaki aynı iş yerinde çalıştıkları bir eleman sanıyorum. aynı zamanda da sevgilisiydi. sürekli iş yerindeki badirelerden bahsediyorlardı. sonra kübra kapatması gerektiğini söyledi.

hemen akabinde atakan ile konuşmaya başladı. "evdeyim, annem ankara'ya varmış, sen konuşmadın mı?" gibi sözler sarf etti. 10-15 dakika sonra atakan geldi. kübra ile tartışmaya başladılar. atakan kübra'nın sevgilisinden ayrılmasını istiyordu.

kübra ise "sen annemden ayrılıyor musun da benden bunu istiyorsun" dedi. atakan da "aptal aptal konuşma, annenden ayrılırsam bu eve nasıl girip çıkacağım salak" dedi.

ulan neler oluyor bu evde?
dusunmeye usenen filozof
bu ilginç olay bende yan daireye karşı merak uyandırdı. günümüz türkiye'sinde hangi kadın memelerini tek koluyla kapatıp bir erkeğe kapı açar ki.

bir gün tuvalette en uzun süre geçirdiğimiz şeyi yapıyordum. yan dairenin kapısı çalındı. iki daire arasında ses o kadar şiddeti azalmadan gidip geliyor ki, artık neredeyse onlar benim evimdeler, bende onların evindeyim.

nerede kalmıştık. evet kapı çalmıştı. neredeyse kalkıp kapıya ben bakacaktım. zil sesi öyle geldi.

açık memeli kadın (ona bu hikayede ayşe abla diyeceğiz) kızına (evet bir kızı var, ona da kübra diyeceğiz)

"kalk kız kapıyı aç atakan abin geldi" dedi. (isimler hep uydurma)

kız kapıyı açtı. o geceye kadar konuşuldu, yenildi, içildi. ortalık küfür kıyamet. içinde küfürsel bir kelime içermeyen tek cümle yok. atakan, anadolu tabiriyle bu kadının dostu. evin kirasını ve masraflarını o ödüyor. kübra da çalışıyor ama anladığım kadarıyla kazandığı kendine bile yetmiyor. ayşe abla da bir iş yapıyor ama ne iş olduğunu hala anlayamadım. evden 2-3 gün uzaklaşıyor. bu esnada kübra evde yalnız kalıyor. sonra ayşe abla geri dönüyor. 8-10 gün bir daha işe hiç gitmiyor.

gece 02:00 civarına kadar içki eşiliğinde muhabbetten sonra yatmaya karar verdiler. ayşe abla ile atakan benim yatak odasıyla bitişik odada yatıyorlar. 2+1 olan evde kübra diğer odada yatıyor. içkinin de etkisiyle ayşe abla ve atakan aşırı sesli sevişmeye başladılar. bir ara ayşe abla dozajı epey aştı ve "yüklen erkeğim" diye bağırmaya ve bunu sürekli tekrar etmeye başladı. atakan durmaksızın yüklendi ve o da ne :)))

odaya kübra daldı; "anne abartma istersen, bu kadar bağıracak ne var, kürek sapı giriyor sanki" dedi. annenin cevabı daha ilginçti.

"amına koyacam ya, bir rahat rahat sikişilmiyo bile bu evde, kalk atakan kalk sinir olunca zevkim kaçar benim" dedi. atakan, kübra'ya bağırdı çağırdı ve uyudular.

bende bu nasıl bir ev amk. duyguları içinde uyuyakaldım. ama ilginçlikler bununla bitmiyor tabii ki, ilerİde anlatacaklarım size yok artık dedirtecek türden.
dusunmeye usenen filozof
yaklaşık 3 ay önce eşinden ayrılarak yeni bir eve taşınan duf'un yeni sürprizli hayatının en renkli ve ahlaksız hikayesidir.

ben dusunmeye usenen filozof kısaca duf

evet yeni bir eve çıktım. bu evde beni bir sürprizin beklediğini elbette tahmin bile edemezdim. evimin tuvalet ve banyosu yan komşumun evine doğru giriyor. acayip bir mimari. dışarıya penceresi olmayan ve binanın ortasında kalan bu bölüm için koku yaratmasın diye havalandırma penceresi ve havalandırma bacaları yapmışlar. her iki dairede de olunca yan dairede olan biten her şey yanınızda yapılıyormuş ve konuşuluyormuş gibi rahatça duyuluyor. bunu daha ilk gün anlamıştım. ancak bu tip dinlemeler bende heyecan uyandırmadığından ve başkalarının hayatına çok merak duymadığımdan ilk başta önemli gelmemişti.

bilmiyordum ki, yan dairede dünyanın en marjinal yaşamı sürüyor :)

aslında dinlemelerim, tuvalette başlamadı. evi kiraladım. dünyanın en umursamaz ev sahiplerinden birine çattım. bana evi kiraladı ve gitti. hiç bir bilgi vermedi. bende elektrik sayacının çalışmadığını ama evde elektrik olduğunu görünce durum hakkında bilgi sahibi olmak için komşumun kapısını çaldım. gözetleme deliğindeki hareketliliği gördüm. kim olduğumu gördükten sonra kapıyı açtı. 40 yaşlarında üstü tamamen çıplak bir koluyla iki göğsünü kapatmış bir kadındı. bir tişört giyip kapıyı açmak kaç dakika sürecekti, ama o şekilde çıkmayı tercih etmişti. aşırı şaşkın bir yüz ifadesiyle kadınla konuştum ve modernizmin kurallarıyla sadece yüzüne baktım. ama kadının cesaretine de hayran kaldım. teşekkür ettim o rica etti ve bendeki meraklanma yavaşça başladı.

ancak henüz gördüğüm hiç bir şey değildi. daha sonra öğreneceklerimin yanında bu daha başlık sayılmazdı.
2 /