Bazı konularda yazarken istisnalardan bahsetmeyi, o kavramın ulvi vasfına saygısızlık olarak düşünüyorum; "baba" da onlardan biridir.
Ayrıntılı düşünmeyen, hasta olmayan, yorulmayan, eğlenmek istemeyen bir düzenek gibi algılanır babalar. Oysa onlar gece uyurken bile düşünmeye devam eder. Hasta olduğunda bazen naz yapar belki ama istirahat etmek yerine erkenden kalkıp eve rızık getirme vazifesi nedeniyle çalışmaya devam eder. Bunlar gibi nice detaylar abidesi olan baba, bana güven duygusunu hatırlatıyor. Ona duyduğunuz güveni "sırtını dağa yaslamak" gibi düşünün. Zihnimdeki baba tarifi imkansızdır. Yaşamımda ise evladı olduğum babam; disiplin ve kuralcı bir ortamda büyümesinden mütevellit sert mizaçlı idi. O böyle gördüğü için bu düstur üzere davranmasını göz ardı ederdim. Kendisiyle ilgili bir anım vardır ki eminim bunu içimde sakladığımı bilse, üzülürdü. 15 yaşlarında iken yaptığım bir sakarlık sonucu bir tabak kırmıştım. Elimden kayan tabak odanın orta yerine paramparça dağılmıştı. Babam bu hali görünce öfkeyle "ne yaptın sen be kızım!" Dedi. Usulca kırıkları topladım ve odama gidip gizlice ağladım. Neden biliyor musunuz? Bana kızdığı için değil, bana "kızım" dediği için...