babasıyla arasında her daim sorunları olan türk erkeği için hep, boğazda yumru niteliğinde bir çağan ırmak filmidir.
Sadık: Bana gittin diyosun baba ama ben gitmedim, gidemedim, kalamadım evim nerde bilemedim; çünkü aklımın bir tarafında bir köşesinde hep sen vardın, seninle bu... bu olmamışlık, bu küslük... insanın dönebileceği bir evinin olmaması ne demek biliyo musun baba? Elimi neye attıysam kurudu. Karım öldü. Bir zamanlar aynı yola baş koyduğum arkadaşlarım reklam şirketlerinde, iktidar borozanı çalan gazetelerde acıyıp bana iş verdiler. köpeğe kemik atar gibi... kendilerini temizlemek, ruhlarını temize çıkarmak için... dur! konu bu değildi. ben başka bişey diyodum. hah tamam. ev diyodum. baba buraya niye geldim biliyo musun! Deniz'e bir oda ver, onu yanına al, burada büyüsün, bi evi olsun, gidecek başka hiçbir yeri yok.
Hüseyin: Yaa, gördün mü evlat ne demek, zor geldi demi, bakamıyon, demi çocuğa? gördün mü, evlat ne demek?
Sadık: Gördüm baba, görmem mi hiç... peki sen hiçbir çocuğun büyüyeceğini görememek ne demek bunu bildin mi? Hiç bilir misin bu duyguyu? Hayat devam edecek, birileri yeni kitaplar yazacak okuyamayacaksın, yeni filmler çekilecek izleyemeyeceksin, sevdiğin bir şarkıyı bir daha dinlemek isterken dinleyemeyeceksin... Bunlar kolay alışır insan; ama onu büyürken izleyememek, yanında olamamak, ilk kız arkadaşını göremeyecek olmak,
Baba! yüreğim yangın yeri gibi biliyor musun? gözü arkada kalmak böyle bir şey galiba... kaç gündür onu itmek istiyorum bana sarılınca, beni sevmesin diye kaç gündür uğraşıyorum ama yapamıyorum... onun hayatında yutkunamadığı bir yumru olacağım için de kendimden nefret ediyorum! ona bir oda ver baba, bir evi olsun, ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir ev... ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... sen söyle ona baba... ona de ki...