iktidara geldiği 2006 yılından beri tanırım iyi çocuktur. tanırım derken beraber bahis kuponu falan yapmışlığımız yok tabii ki. iktidarının ilk 4 senesinde antakya'da ikamet etmekteydim. sık sık ticari amaçlarla suriye'ye gidip geliyordum. halkının kendisine çok içten bir sevgisi vardı. basından da yaptığı reformları takip etmekteydim. gerçekten de bir normalleşme sürecine sokmuştu ülkesini. devletle iktidarla hiç işi olmayan bir gençti. londra'da kariyeri yüksek bir göz hekimiydi.
babasını da tanırdım esaslı bir diktatör olmasa iyi adamdı. hafızam beni yanıltmıyorsa 20 yıldan fazla suriye'yi yönetti. o zamanlar da suriye'ye gider gelirdim. eğitimden sağlığa bütün kamu hizmetleri bedavaydı. hayat sudan ucuzdu. su haliyle biraz pahalıydı. yani bizim ülkemizdeki kadardı diyim.
fakat demokrasi olarak korkunç bir yerdi. ilk suriye'ye gittiğim zaman oralı bir arkadaş bana şöyle demişti. ''abi seni tanırım siyaset konuşmadan duramazsın. fakat buralarda siyasetin ''s'sinden bahsetsen eline bir güneşli resim verirler atarlar hücreye. çok uzun yıllar güneşi sadece o resimden görürsün''
mossad'dan bile daha korkunç bir istihbarat örgütü olan muhaberat her yerdeydi. böyle bir ülkenin uzun yıllar iç karışıklık olmadan bugünlere gelmesi mucizeydi.
suriye iç savaşı başladığı günden beri fehim taştekin'den, hüsnü mahalli'ye kadar bütün o bölgeyi bilen insanlar esad'ın devrilemeyeceğini yazdı. zira arkasında gerçekten güçlü bir halk desteği vardı. şimdi diyebilirsiniz ki rusya olmasaydı nah kalırdı esad. fakat dikkatinizi çekerim ki rusya devleti, kaddafi'yi, tunus'un binali'sini, veya mübarek'in devrilme süreçlerinde hiç topa girmedi. putin tilkisi neyin nasıl olduğunu en baştan görerek o rasyoneliteyle esad'ın arkasında bugüne kadar durdu.