cahiliye dönemi

turuncu gemi
antik yunan uygarlığı batarken oradan roma'ya taşınan eserler roma uygarlığını yükseltmiştir. roma uygarlığı batarken de, bu külliyat arap tacirler eliyle mekke'ye taşınmıştır.

muhhamed dönemi mekke hiç de cahil bir çağ yaşamıyordu. müslümanlarımız dinini kurandan öğrenmez, ramazanda çağrı filmini izleyerek tüyleri ürperir sadece. bir kaç saat sonra da en adi dedikoduları yapmaya, parayı allaha şirk koşmaya devam ederler. size çağrı filminden örnek vereyim. mekke o zamanlar da pagan inançlar bakımından çok önemli din ve kültür başkentiydi. (filmde put ticaretinin merkezi diyor) şiir çok gelişmişti. her yerde antik eserlerde yazanlar tartışılıyor ve üzerine yeni yaratımlar ekleniyordu.

muhhamed'de böyle bir çağın ürünüdür aslında. okuma yazma bilmediği tevatürü, meryem'in dünyaya babasız çocuk getirmiş olması gibi bir tevatürdür. din alimleri kendisinin bir çoban olduğunu söylese de muhhamed zengin bir hayvan tücarrıdır. çocukluğunda anadolu dahil bir çok yer gezmiş, gerek tevrat ve incilin, gerek mitosların ama en önemlisi o dönemin büyük şairlerinin eserlerinden çok şey öğrenmiştir. (bu büyük şairlerden imrul kays şiirleri, kuranı kerimde noktasına virgülüne dokunulmadan eklenmiş 50 kadar ayeti oluşturur.)

bayram tatilinde can sıkıntısından siccin denen filmi izledim. filmde kuran okunan sahneler beni bile etkiledi. arapçaya da hakimimdir. insanlar hiç arapça bilmese bile iyi bir sesle kuran okunurken etkilenmesi, kuranı kerimin makam, vezin ve biraz da arapça anlıyorsanız çok leziz metaforlar içeren bir şiir kitabı olmasındandır. bu kitap o cahiliye dönemi diye iftira atılan dönemin ürünüdür.

asıl cahiliye pagan bir dine inanmak değildir. hatta paganizmin felsefi derinliğini materyalizmle harmanlarsanız büyük zihinsel bir sıçrayış yaşarsınız. asıl cahiliye dönemi insanların günümüzde halâ metafizik olgulara inanmasıdır. ve hatta bu kitlelerin, dini olup imanları olmadıkları için iki yüzlülük devri de diyebiliriz bu devre.