deniz

kaptan
denizi, hayata benzetiyorum.

denize girip kendimize bizden uzakta bir hedef belirleyip o rotaya giderken, akıntı ve rüzgar rotamızdan düşürür.

akıntıyı önlemek ve hedefe ulaşmak için rotamızı tekrar gözden geçiririz.

hayatta herhangi bir amaç gütmüyor da olabiliriz fakat deniz bizi sonunda bi kıyıya vurur ya da batırır.

deniz yoldur ve görünüşte dümdüzdür ama engeller çıkarabilir. sabah çarşaf gibiyken akşam fırtına çıkabilir ya da tam tersi.
turuncu gemi
akgün akova'nın ''sevdiğim kadın adları gibi'' kitabından güzel bir şiiridir;

“beyaz güller hastanesi'nde yaşamın elini ilk kez tuttuğun zaman
tanrı oyuncaklarını yüzünde unuttu senin
ve mavi bir uçurum ekledi gözlerine
günü gelince düşmem için “

bu dizeleri yazmıştım
8.30 vapurunda unuttuğun
anı defterine
sana geri vermeden önce

ama neylersin sevgili deniz
tüylerini fırtınanın döktüğü bir martı gibi
herkese yakışmıyor aşk
ve
gözlerine gitmiyor artık
bindiğim hiçbir vapur
hay allah
turuncu gemi
muhteşem bir cahit sıtkı tarancı şiiridir;

bu akşam vakti deniz,
o bütün hasretimiz,
sanki gelmiş de dile,
nedametin sesiyle,
çarparak kafalara,
yetmez mi, diyor deniz,
karada çektiğiniz?