Bununla ilgili bir hikaye okumuştum, çok güzel bir kızı seven genç kendisine teklifte bulunsa da reddedilmiş. Herkesi reddeden bu güzel kız gencin aklından çıkmasa da başkasıyla evlenip yaşadığı yerden ayrılmış. Yıllar sonra eski yaşadığı yere gelince bu güzel kızın akıbetini merak edip adresini sorup soruşturmuş ve öğrenince de evinin önüne geldiğinde evden şişman ve kel bir adamın çıktığını görmüş. Kendisini tanıttıktan sonra evden çıkan adamın bir zamanların en güzel ve herkesi reddeden kızın, nasıl olur da bu adamla evlendiğini sormuş. Kadın, kendisine bahçesindeki en güzel çiçeği getirmesiyle bunun cevabını vereceğini söylemiş. Adam, kadının güzel evinin bahçesine girip en güzel çiçeği aramaya koyulmuş. Tam birini koparmak üzere iken bir sonraki çiçeğe gözü takılıyor, ardından ona niyetlenirken bir sonrakine yelteniyormuş. Bu şekilde bahçenin sonuna kadar gelmiş ve geri dönmek üzere iken aklına kadının 'sakın geriye dönüp bakma, yalnızca ilerle' uyarısını hatırlamış. Çaresizce bahçenin sonunda kalan çiçeği koparmış. Çiçek oldukça gösterişsiz ve sadeymiş. çiçeği uzatınca, kadın; 'neden bu şekilde evlilik yaptığımın cevabını öğrenmiş oldun sanırım' demiş. Evet, bazen daha güzeli, daha iyisi derken elimizden sayısızca fırsatlar geçer gider. Sonunda bir dala tutunmak isteriz. dal şöyledir, böyledir belki fakat başka seçenek de yoktur artık. Bu yüzden, bazen elimizde olanın kıymetini bilmek, daha iyisi ve en güzeli arayışına girmek bizi gül bahçesinden alıp kurak topraklarda yaşamaya mecbur bırakabilir...