eppur si muove

bitli piyade
-alıntı-
yine de dönüyor.
ne dersem diyeyim, ne yaparsam yapayım, ne kadar olanı inkâr edersem ya da ötelersem öteleyeyim bu bir gerçek. dünya dönecek ve ben toz olacağım. dilim ne derse desin, bu değişmeyecek.
olsam da olmasam da dönecek.
bu bana hem dayanma gücü veriyor; bir gerçek çünkü.
hem de hüzün veriyor, olanı değiştirme gücümün olmadığını çarpıyor suratıma.

Galileo Galilei
-alıntı-
ayrıca haggard'ın 2004 çıkışlı albümü ve bu albümde bir şarkı. haggard hayranı yapmak istediğiniz kişiye dinletmeniz gereken ilk şarkı. sözleri inglizce, italyanca ve almanca dilleriyle harmanlanmıştır. müzikal bi' orgazm daha da ötesi yok.



sözleri:

my son, beware.
... of all that your eyes cannot see
trust your mind
and strenghten your abilities

did you ever touch the starlight ?
dream for a thousand years?
have you ever seen the beauty
of a newborn century?

and now's the time to enter
a new way, things to see
man is just a weak reflection
in evolution's history

and in your hour of darkness
it will guide your way:

la bellezza del paese di galilei

e nella mia ora più buia
loro splenderanno
spenderanno per me
all'infinito

geboren im flackernden kerzenschein
verfasst in dunkler zeit
ein altes stück von pergament
sich mit der feder vereint

der zeichnung seines arms entspringt
der universen zelt
es ist der zeiten anbeginn
und ändert diese welt

des universums zelt

nato al lume guizzante della candela
scritto in tempi oscuri
sulla vecchia pergamena
scorre la penna
e dal suo braccio nasce
il disegno delle volte celesti
è l'inizio dei tempi
e cambierà il mondo

my son, take care...
of what the cross wants you to be
trust your eyes
and strenghten your abilities

did you ever touch the starlight ?
dream for a thousand years?
have you ever seen the beauty
of a newborn century?

and time has come to doubt
about the holy verse
it is just a weak reflection
in our endless universe

and in your hour of darkness
the beauty guides your way:

la bellezza del paese di galilei

e nella mia ora più buia
loro splenderanno
spenderanno per me
all'infinito
klm
O zamanlar Pisa Kulesi ne kadar eğiktir bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki bu kent oldum olası eğitim merkezidir. Pisalı Vincenzio hem müzikle, hem matematikle uğraşan, kâh besteler yapan, kâh hipotezler koyan, habire Romalı hocalarla, Floransalı sanatkarlar arasında turlayan ama hiç kaale alınmayan ve parayı bulamayan garibin tekidir. Ama o küçük oğlu Galileo'dan (biz Galile diyoruz) çok ümitlidir.
O devir Avrupa'sında öğrenciler Aristocu bir mantıkla okutulurlar. Galile de bu tedristen geçer ve bütün hastalıkla büyüyen çocuklar gibi hekimliğe merak salar. Pisalılar onda nasıl bir istidat görürlerse görürler, yaşına (17) başına bakmadan üniversiteye alırlar. Galile tıp öğrencisi olmasına rağmen fizik ve geometri derslerinin cazibesine kapılır, Aristotales ile Pluton'un kitaplarını karıştırmaya başlar.
Galile bunlardan elbette çok şey öğrenir ama pek çok şeyin de yerine oturmadığını yakalar. O, inandığını savunmaktan çekinmeyen açık yürekli bir gençtir ve "ağzın süt kokuyor" diyenlere aldırmadan meydana çıkar. Boyuna posuna bakmadan iki ünlü bilginin hatalarını ortaya koyar. Ama o devir insanları gözleriyle gördüklerine değil "kilisenin onayladıklarına" inanırlar. Galile'yi bir anda düş-man beller, "bozgunculuk ve sapıklıkla" yaftalarlar. Onlara göre bu genç, kâinat hakkında yerleşmiş ve kabûl görmüş teorileri yıkmaya kararlıdır, onunla tartışmak şeytanla konuşmak kadar zararlıdır.

Bak sen şu konuşana!
Galile, güçsüzdür ama koca bir Ortaçağa mührünü vuran Aristotales'i hedef almaktan kaçınmaz, onun fizik ve astronomi ilmine ne büyük zararlar verdiğini anlatmaya başlar. Evet, söylediklerini kurduğu düzeneklerle ispatlar ama etrafındaki baskı çok artar. Hocaları da dirsek göstermek zorunda kalır onu üniversitenin kapısına koyarlar.
Galile, kolay pes etmez. Kendi kıt imkanlarıyla çalışmalar yapar. Ağırlık merkezi üzerinde enteresan tespitler yapar ve hasımlarının önüne hidrostatik teraziyi koyar. Sonra ortaya "yerçekimi" gibi duyulmadık kavram atar, ağır cisimlerin (sanılanın aksine), hafif cisimlerden daha hızlı düşmediklerini (Aristotales'in yanlışıdır) ispatlar. Cisim, kuvvet, ivme, hareket üzerine enteresan şeyler söyler ve Aristo fiziğini yok sayan "eylemsizlik kuralı" ile büyük taraftar toplar. Galile yerçekimi ve salınım üzerine çok çalışır ve sarkaçtaki uyumu saatlerde kullanarak yeni bir çığır açar. Akademisyenler daha fazla direnemez, birer ikişer yanına sokulmaya başlarlar.

Galile o günlerde Endülüs kaynaklarından gezegenlerin güneş etrafında dolandığını okumuş ve mantıklı bulmuştur. Ancak Kopernik'in başına gelenleri bildiği için konuşmakta acele etmez, uygun zamanı kollar. Galile, bir ara Venedik'te tanıştığı Hollandalı gözlükçüden optik üzerine çok şey öğrenir ve bu bilgilerin ışığında kendine bir teleskop yapar. Bu alet cisimleri 32 misli büyütür ve Ay yüzeyindeki dağlar ovalar kraterler açıkça görünür. Halbuki Aristatoles gök cisimlerini "kusursuz bir yuvarlak" olarak (cilalı bir küre gibi) tarif eder, kilise insanları böyle inanmaya zorlar. Bu da yetmez, Galile, Samanyolu hakkında bilinen ne varsa alayını yıkar, gezegen ve uydular hakkında "aykırı" sözler eden Kopernik'e arka çıkar. Dahası, yok ilan edilen Jüpiter'in uydularını keşfeder ve adamların gözüne sokar!

"Eppur si muove!"
Halbuki papazlar dünyanın "sabit" olduğuna inanmakta, bunu şiddetle savunmaktadırlar. Şimdi Galile dünyanın hem kendi etrafında, hem de güneş etrafında döndüğünü söyleyerek onları yalancılıkla itham etmektedir. Kilise geri adım atmak yerine Galile'yi hasım edinir ve onu Hıristiyanlık inancına gölge düşürmekle suçlar. Lâkin Galile kendinden emindir ve meydan okumaktan kaçınmaz. Savunduklarını ispat edecek matematik donanıma haizdir, rakamlarla konuşur, laf ebeliğine sığınmaz. Ama onun beklediği ilmi münazara zemini asla kurulmaz, aksine engizisyon mahkemesine çıkartıp, yargılar (1633) ve içeri tıkarlar.
Galile küflü zindanlarda çok çeker. Karanlık ve gıdasızlık yüzünden gözlerini kaybeder. Farelere yem olacağını hissedince papazların önünde diz çöküp yalvarır ve düşüncelerinden vazgeçtiğini söyler. O her ne kadar "çok pişmanım" diye ağlasa da dostlarına "eppur si muove" (ama dünya yine de dönüyor) diye fısıldamadan yapamaz.
Galile o günden sonra insan içine çıkmaz. Küçük beldede, kuytu bir eve çekilir. Yine mekanik ve matematik üzerine düşünür ama artık ağzını bile açmaz.