hacerül esved

turuncu gemi
islam öncesi arap coğrafyasını ''cahiliye dönemi'' olarak nitelemek tarihin en büyük çarpıtmasıdır. o dönemler özelikle mekke kentinde erken bir rönesans yaşanmaktaydı. ticaret yoluyla antik yunan ve antik roma eserleri mekke'ye taşınıyordu. o zamanki arap kavmi de özelikle şiir sanatında çok ama çok ilerlemiş bir kavimdi. bugün dünyanın bütün edebiyat fakültelerinde yaşamış en büyük şair olarak gösterilen imrul kays o dönemin arap şairlerindendir. hz. muhhamed doğmadan elli yıl önce bizans tarafından katledilmiştir. imrul kays dizeleriyle, kamer suresinin ilk girişteki elli ayeti birebir aynıdır. eğer bu böyle değildir diyebilen bir müslüman dostum varsa ben de şahadet getirir müslüman olurum.

hacerül-esved taşı o zamanlardan kabede çok kutsal görülen putlardan birisiydi. mekke'nin fethinden sonra neden müslümanlarca da kutsal sayıldığını ben yazarım da, müslüman dostlarımın kalbi kırılsın istemem gerek yok. araştırmak isteyen dostlarım varsa internette kaynak da çoktur.

doksanlı yıllarda bir saadetin teksoy vakası vardı. o zamanlar saadettin teksoy 1 saatlik programı boyunca, hacerül-esved taşı ve uzaylılar arasında ki bağlantı üzerine vtr'ler yayınlamıştı. çocuk aklımla merakla beklemiştim. 3 dk'ayla saçma sapan bir şeyler söylemişlerdi. çok sinirlenmiştim.

bu da böyle bir anımdır.
miyesmikcih
cennetteki yakutlardan daha parlak taş olduğu söylense de bu türklerin hikayelerinden biri.
türkçesi, hacer: siyah, kara, esvet: taş demek oluyor. yani kara taş. bedeviler ve dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlar öpüp yaşadıkça parlaklığını yitirmiş islama göre kutsal taş. allahtan başka kutsal yoktur dediklerine bakmayın. arabistan yarımadasında bir çok taş vardır. putperest demiyorum, çelişkiye vurgu yapıyorum.
türkçe ezanda :
tanrı uludur
yoktur onfan başka tapacak. der.
ama arabın o kadar taşı boncuğu vardır ki tapacak.
rene
Kabe'nin yanında duran cennetten geldiğine inanılan bir taş. Eskiden Peri sağ iken ramazanda kabe'den canlı yayın yapan kanalları açtırırdı bana izleyeceğim diye. O zamanlar görmüştüm. El yüz sürtmekten taşı eritmiş insanlar, taşın çevresine demirden zırh gibi bir şey giydirmişler ortası açıktaydı ama sürtünmeden içine doğru erimişti.