insanın içten içe bitmesine sebep olan ama bazen yapılması gereken eylem.
''sizin hiç içiniz ağlarken gülmek zorunda kaldınız mı'' diye bir klişe bir söz vardır, aslında bu sözün klişeliği değildir onu öne çıkaran, yarattığı etkidir. insanoğlu çiğ süt emmiş, bu yüzden birçok şeye adapte olmakta zorlanmıyor ama mesele gönül meselesi olunca her türlü tabu darmadağın oluyor. hala içinizde ''o''na karşı sonsuz bir özlem duyarken, yaşamaya çalışmak, hem de ''o''na bile içinizdeki yangınları göstermemeye çalışmak çok yorucu bir şey, insanın ömründen ömür gidiyor dedikleri şey bu olsa gerek. görmeseniz her şey daha kolay olur belki bilemiyorum ama görmek zorundaysanız bir şekilde bazı şeyleri kamufle etmeniz gerekiyor. nasılsın dediğinde iyiyim demek yerine hasretinden ölüyorum dememek için zor tutarsınız kendinizi, sahte gülüşmeler, sahte muhabbetler hep bir şeyleri gizlemek için. evet ayrılık da özlem de sevdaya dair ama olmuyor işte. elinizi uzatınca dokunacak kadar yakınken, bu kadar uzak olmak koyuyor adama. olayın boktan taraflarından biri de acaba o da benim gibi mi düşüncesine kendinize sorduğunuz anlar, öyle ya ben bu kadar kafayı yemek üzereyken o ne hissediyor acaba? aslında cevabını öğrenmek istemezsiniz bu sorunun, çünkü cevaplar olayı daha da çıkmaza sürükleyebilir.
hayat devam ediyor, devam etmek zorunda ve artık onsuz devam etmek zorundaysa özlemi gizlemekten başka bir şey gelmez insanın elinden, gurur değil bunun adı, elbette ki insan bağıra bağıra haykırmalı sevdiğini ama olmuyorsa, olmuyor işte, mutlu aşk yok eyvallah da her seferinde en olmazına düşmek de kör talih olsa gerek.