Yazının tam hâliyle şu şekildedir:
Söz konusu olayda Medya A.Ş.'nin, 30.10.2018 tarihinde (2018/459917 ihale numarası ile) gerçekleştirdiği “İBB Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ve Bağlı Birimlerinin Yatırım Org. Tanıtım ve Medya çalışmaları işi” işinden 26.5 milyon kazandığını aktarmıştım.
İş kapsamında “Web Tasarım, Bakım, Onarım, İmaj Film, Video vb.” gibi işlerin yaptırıldığını belgeleriyle yazmıştım. Bu iş için bu kadar para ödenir mi? Aklınız alıyor mu? Hal böyle olunca yazım kamuoyunda çok ses getirdi ve birçok haber bülteninde kullanıldı.
Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ilk yazıma cevap vermişti. Yazdıklarımı doğrulamış, ancak “olay sizin bildiğiniz gibi değil” der gibi bir açıklama yapmıştı. İkinci yazımda sorduğum sorulara ise cevap verilmedi.
Tabi bu süreçte Ekrem İmamoğlu, İBB Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'ndaki verileri inceletmek istedi. Bu yetkilendirme sonrası ortaya çıkacaklardan rahatsız olan kimileri yok özel bilgiler dışarıya servis edilecek, yok kim bu kişiler vs. gibi söylemlerle algı operasyonuna başladılar. Ardından İstanbul 4. İdare Mahkemesi başvuru sonucu iki satırlık bir yazı ile alelacele denetleme işini durdurma kararı aldırdılar.
Bu girizgâhla süreci hatırlattıktan sonra ulaştığım skandal belgeleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Kahramanımızın (!) ismi Selim Karabulut…
İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı.
Karabulut'un, 12 Mayıs'ta iktidara yakın Diriliş Postası adlı internet adresinde çıkan bir röportajına denk geldim. Okurken gözlerime inanamadım. Karabulut, kendisinden şifreyi isteyen denetçilere aynen şunları söylemiş:
“Şifreyi sadece ben biliyorum. Yüksek Seçim Kurulu kararını verene dek ben size şifreyi vermiyorum. Bununla alakalı görevden alabilirsiniz, soruşturma başlatabilirsiniz ama bu şifre benimle beraber yok olur gider. Canımı veririm yine size bilgileri vermem.”
Olayın tanıklarının aktardığına göre Karabulut, ruhsatlı tabancasını göstererek, gerekirse kendisini vuracağını ama yine de verileri kopyalatmayacağını vurgulamış.
Gazetedeki habere göre “İstanbul'un kozmik odasına girilmek istenmişti.” Aradan geçen 48 saatte ise “15 Temmuz'daki gibi bir mücadele yaşandı” denilerek röportaj köpürtüldü.
Hani okuyan insan şöyle anlıyor; “İBB emperyalistler tarafından işgal edilmiş ve sayın Karabulut'ta direnmiş.” Hâlbuki hangi yandaş yalakaya ne kadar para harcandı hepsi o kayıtlarda bulunuyordu.
Yani “vatan millet mücadele” dedikleri biraz da Nazım Hikmet'in “Vatan Haini” şiirinin dizelerinden ibaret: “Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan…”
Bu kadar büyük cesaret(!) ve kahramanlık(!) sergileyen Selim Karabulut'a sormak isterim.
Samet Özdemir'i tanıyor mu?
Bilgi İşlem Daire Başkanlığında İletişim Koordinatörü olarak görev yapan Samet Özdemir'in, çalıştığı yerden, Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'ndan hem de ihalesiz, doğrudan temin yöntemi ile iş aldığından haberi var mı?
Yoksa “15 Temmuz gibi” savunduğu o kayıtlarda böyle şeyler mi yer alıyordu?
Karabulut, Samet Özdemir'in “Mes Creative Teknoloji ve Tic. Ltd. Şti” ve “Mahmut Samet Özdemir” (Evet kendi adıyla kurulu bir şirket) isimli iki firmasının olduğunu biliyor muydu?
Soruyorum…
İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı Selim Karabulut;
- Mes Creative adına (21.03.2018 tarih ve 2018/103849 ihale numarası ile) “İBB Yapım İşleri dergisinin tasarım, uygulama ve yayınlama hizmeti” işini 136 bin liraya,
- “Mahmut Samet Özdemir” isimli şahıs firmasıyla (15.07.2015 tarihinde 2015/78275 ihale numarası ile) “Dijital yayıncılık, tasarım, uygulama ve yayınlama” işini 135 bin liraya,
- Yine aynı şahıs firması adına (02.08.2018 tarihinde 2018/308877 ihale numarası ile) “İstanbul'un turizm dergisinin tasarım, içerik, uygulama ve yayınlama hizmeti” işini 213 bin liraya aldığını biliyor muydu?
Benimki de soru tabii ki biliyordu. Çünkü ihaleler pazarlık usulüne (md. 21F) göre yapılmış. Yani bu şu demek oluyor, idare, bu işi kime verdiğini ya da kime vermek istediğini biliyor demek.
Peki, bu suç değil mi?
Buna göz yummak suç değil mi?
Dahası da var…
Bahçeşehir Üniversitesi ile birlikte 15 Temmuz günü Boğaziçi köprüsünde yaşananları 5 dakikalık video ile canlandırmak için ABD'den getirttiğiniz yönetmene ve ödenen 6 Milyon TL'ye ne demeli?
Sizin övünerek anlattığınız ama aslında yalan olan bu hikâyenizin altında yatan nedenleri çok iyi biliyorum. Yukarıda anlattıklarım sadece bir örnek.
Konu ile ilgili gazetecilik etiği gereği Mahmut Samet Özdemir ile konuştum. Kendisine bu yazdıklarımı sordum ve doğruladı. Sadece kadrolu çalışmadığını İBB'ye iş yapan taşeron bir firmada çalıştığını beyan etti. Selim Karabulut'un ifadelerinin Diriliş Postası tarafından çarpıtıldığını bildirdi.