günümüze dek ulaşan bütün mitlerin ortak sayılabilecek temalarından birisidir habil ile kabil'in kavgası. Musa'nın birinci kitabı yaratılışın (tekvin) dördüncü bölümünde bu masal şöyle anlatılır:
Ve Adem, karısı Havva'yı. bildi. Havva gebe kalıp Kabil'le Habil'i doğurdu. Kabil çiftçi, Habil çoban oldu. Günler geçti. Kabil, Tanrı'ya toprağın ilk ürünlerini sundu. Habil de sürünün ilk ürünlerini. Tanrı, Habil'in armağanını aldı, Kabil'in armağanına bakmadı. Kabil çok öfkelendi ve kırda karşılaşınca kardeşi Habil'i öldürdü."
sonrasında koşullar elverdikçe insanlar iki bölümde birikiyorlar: Ezenler ve ezilenler ve gerçek Kavga da, bunlar arasında olmuyor mu?
Nitekim ezen ve ezilen arasındaki ilk büyük kavgalardan birine de Roma imparatorluğunda rastlıyoruz.
bu kavga Lucius Sergius Katilina'nın (İ.Ö. 109-6l) yönettiği kavgadır. Bu kavgada, tarihsel diyalektik çok önemli bir dönüşme örneği veriyor: Ezenlerin soyundan geldiği halde ezilenlerin savunucusu Katilina'yla ezilenlerin soyundan geldiği halde ezenlerin savunucusu Çiçero karşı karşıya. Güçlülere dayanan Çiçero, Katilina'ya karşı konsül seçilmiştir. Katilina, yoksullara toprak dağıtılmasını ve çeşitli faizlerle haksızca kabaran borçlarının silinmesini istemektedir. Buna karşı Çiçero, Görevler adlı yapıtında söyle yazıyor:
"Varsılların elindeki toprağı almak ve borçları silmek ha?.. Fakat bu, devletin temellerini sarsmak demektir. Çünkü, devletin görevi, mülkiyeti korumaktır. Kendi paramla yaptırdığım evi başkaları kullansın, böyle şey görülmüş müdür? Borç olarak verdiğim kendi paramı köylüden geri istememeliymişim, bu da ne demek oluyor?.."