iman

turuncu gemi
esas itibarıyla inanç sözcüğüyle eş anlamlı olan kelimedir. bugüne kadar bazı ortamlarda ''ben imanlı bir ateistim'' şeklinde ironi yaptığımda insanların anlamsız bakışları altında kendimi ezik hissetmişimdir. sonradan anladımki bir çok imanlı vatandaş ''iman'' sözcüğünün ''inanç'' demek olduğunu bile bilmiyor. hatta çoğusu ''ya resul allah'' hitabının ''ey allahın elçisi'' demek olduğunu da bilmemekte. genelde allaha sesleniş biçimi sanıyorlar. diyanetin 8 bakanlık bütçesi varken bunları müslümanlara ben mi öğreteceğim. ama umursuyorum işte ne yapayım. 2 yıldır bizim mahalle camisinin bozuk ses sistemini bile yaptırmayan bir kurum bu.

mesela ben de imanlı bir allahsızım. korkunç türbülanslara giren uçak yolculuklarımda bile allahı anmak gelmez aklıma. fakat gece hastane nöbetlerimde morgun yanından geçerken içimde bir ürperti olmuyor desem yalan söylerim.
ontolojik sancilarimin merhemi
kant derki ; imana yer açmak için bilgiyi bir yana atmak gerekir.. pascal da kant'ın bu sözünü destekler nitelikte şu sözleri sarf eder.. ''akıl tanrının varolmasını kavrayamaz.. olmasını da kavrayamaz. ruhun bedene eşlik etmesi hususunu da hiçbir ruha sahip olmadığımız tezini de kavrayamaz. keza dünyanın yaratılmış olmasını da olmamasını da. akıl ortada erişilebilir vaziyette duruyor.. fakat herhangi bir yöne yönlendirilmeye de açık bulunmuyor'' yani aklın kişiyi bir keskinliğe ulaştıramadığından bahsediliyor. bu yargının gerekçesini de paradoks kavramıyla açıklıyorlar.. rasyonel araştırma süresince spekülatif akıl kişiyi her ikisinin doğruluğu eşit derecede kanıtlanabilecek iki yargıyla karşı karşıya bırakır. bu durum akıl için üstesinden gelinmesi gereken bir paradokstur.. ancak tek başına aklın bir kişiyi, bu paradokstan kurtarabilecek yetkinliği yoktur.. yani kısaca şayet dini önermeler kabul edilecekse yani iman gerçekleşecekse bu ancak dinin kendi içinde gerçekleşebilecek bir şeydir. bu alana başka bir otoritenin müdahale etmesi demek kişinin iman etme noktasına gelmemesi demektir..