akgün akova'nın ''sevdiğim kadın isimleri'' isimli ktabından güzel bir şiiridir;
bana şöyle bir bak diyorsun
alıcı gözüyle, tepeden tırnağa
yeni dalınmış uyku gibi bak
çobanların söndürmeyi unuttuğu dağ ateşi
kaleden kaleye uçurulan ak güvercin
rüzgara emanet edilen fısıltı gibi
yazdan kalma bir gün gibi bak bana
bana şöyle bir bak diyorsun
posta kutusuna geceyarısı bırakılan bir mektup gibi
kızağından kayıp bitmeden denize inen bir tekne
gökyüzünün denizyıldızlarıyla dolduğunu gören
bir dalgıç gibi bak
akşam kırılmaya başlarken içimde
dağılan bir ilkokulun zili gibi bak bana
bana şöyle bir bak diyorsun
bir ışın demetine sarılır gibi bak
unuttuğum ve istesem de
yüzlerini bir türlü anımsayamadığım
çocukluk arkadaşlarım gibi
kahve fincanına damlayan gözyaşı
kara düşen kan damlası gibi
diyorsun ki –evet, mavi gözlerinden bile ürpertici bu-
kınından çıkarılan bir hançer gibi bak bana
bana şöyle bir bak diyorsun
yaşama sevincini sana ben veriyormuşum gibi
sevgilin olmasam da sevgilinmişim gibi bak
kumsalda bırakılan ayak izi
kanada değen bulut gibi
kayalıklara sürüklenen bir gemiye
yanıp sönen deniz feneri gibi bak bana
çünkü unutmamanın eşiğidir
ve anımsamanın kapısıdır bakmak
ve sevgili irem
bunun için bile kibrit çakılabilir
okyanusun kıyısında
karanlıkta
bir kedi gözü gibi
pençeleriyle dolaşırken aşk
bana şöyle bir bak diyorsun
alıcı gözüyle, tepeden tırnağa
yeni dalınmış uyku gibi bak
çobanların söndürmeyi unuttuğu dağ ateşi
kaleden kaleye uçurulan ak güvercin
rüzgara emanet edilen fısıltı gibi
yazdan kalma bir gün gibi bak bana
bana şöyle bir bak diyorsun
posta kutusuna geceyarısı bırakılan bir mektup gibi
kızağından kayıp bitmeden denize inen bir tekne
gökyüzünün denizyıldızlarıyla dolduğunu gören
bir dalgıç gibi bak
akşam kırılmaya başlarken içimde
dağılan bir ilkokulun zili gibi bak bana
bana şöyle bir bak diyorsun
bir ışın demetine sarılır gibi bak
unuttuğum ve istesem de
yüzlerini bir türlü anımsayamadığım
çocukluk arkadaşlarım gibi
kahve fincanına damlayan gözyaşı
kara düşen kan damlası gibi
diyorsun ki –evet, mavi gözlerinden bile ürpertici bu-
kınından çıkarılan bir hançer gibi bak bana
bana şöyle bir bak diyorsun
yaşama sevincini sana ben veriyormuşum gibi
sevgilin olmasam da sevgilinmişim gibi bak
kumsalda bırakılan ayak izi
kanada değen bulut gibi
kayalıklara sürüklenen bir gemiye
yanıp sönen deniz feneri gibi bak bana
çünkü unutmamanın eşiğidir
ve anımsamanın kapısıdır bakmak
ve sevgili irem
bunun için bile kibrit çakılabilir
okyanusun kıyısında
karanlıkta
bir kedi gözü gibi
pençeleriyle dolaşırken aşk