kafamdan dökülenler

yaprak
içim düğüm, içim bütün, içim top top, içim pare pare. içlik dediğiniz bir tane değil ki bir hali olsun. hal hal ayak fetişişti geziyor, kombinezonuyla. ama öyle ne güzel, ne de etkili, babaanneme benziyor. bir şizofrenin el yazısı ne kadar olur? bir disleksilininki kadar değil, bir epilepsilininki kadar hiç değil, afazisi olan kadar belki.

cahil kuzum bunlar, sen bilmedikçe yazacağım; okuyacağın üç beş kifayetsiz kelime gıyabında. kelimelere erişemedikçe lisansın crack'lisini bul, lakaplarımla döv emeğimi. google'a bakarak oku beni ve uzak dur. yaklaşırsan tırmalarım, tükürürüm ama en kötü üstüne işerim. henüz insan içinde sıçma yeteneğine sahip değilim. dikizliyorsun diyeceğim, ayıp edeceğim... ama gözetliyorsun, gözlerin yuvalarında çaprazlanırcasına. kör olacaksın hemşerim!

lafı dan diye söylemek karakterden ziyade yeteneğim bazen. şimdi şurda bağırıp, dersi dağıtmama ne engel? içim kan ağlıyor anne insan annesi için "kesin benzin içiyor" der mi? ama bana hamileyken içmiş işte. kezzap içse daha iyidi be. nefes alamıyorum, yaşayacak yerlerim ağrıyor. teyzem umredeyken beddua mı etti nedir? her tarafımdan bakın, hep askerden yeni dönmüş gibi olduğum bi gerçek. mimarlık tarihi dersi beni, katil balinaların katledilişi üzerine belgesel izlercesine duygulandırıyor. hayır demeyi beceremiyorum, hayır deyince içim parçalanıyor. vücudumdan et isteyen insanlara bile kesip kendimi veresi geliyor da, bi "hayır" çıkmıyor ağzımdan. kendimin en kötü düşmanıyım. dile gelmeyen cümlelerimin en kötü hatibi. kendi kendimi tekrara öyle çok düşüyorum ki klişelerim perişan. alıntılarım, bulunduğum atıflar harap. kara üzüm habbeleri gibi özgürlüğü zihnimin. en iyi ihtimalle özerk. kerkük'ün zindanına benle birlikte bi kaç katalan, biraz zenci, biraz da iskandinav atın.

yakın zamanda bir ırkçıya daha denk gelirsem kafamdaki türk kemiğini kafasına vura vura döveceğim onu. benim kafam kalın, canı yanmaz; o düşünün.ha diyeceğim o ki beynim almıyor, iç sesini kaybeden insandan hayır gelir mi? arzum onan'ın kızlık soyadı gibiyim, kim bilir ne? fesane binası gibiyim aslında, bi özelliğim vardı ama hatırlamıyorum.

geometrimi ve kimyamı bozdula benim, fiziğim zaten kötü. bu işlerin matematiğine de kafamın basmayacağı kadar türkçesizim. eskiden insanları köpek gibi severdim. artık köpek bile sevmiyorum. köpeğim beni görünce ardını dönüyor. beni canlı cansız herkes terk ediyor. yoruldum bee, en iyi ihtimalle yirmi sene oldu. karın ağrım ve şakak sızım mahvediyor beni. düşünceleri bile semiremez oldu, ben yerken bir yandan içim içimi yediğinden cılızladım. strüktüre dair anlamadığım meseleler döndükçe; moment hesaplanamaz hale geliyor benim için, yazım okunamaz hale geliyor senin için.

başımda hale var demedim, kötü kadından kadı olsa ayın on yedisi kutlama günü olur. şaka yahu, neo liberal radikaller ve marksist feministler gazap etmesin hemen. bilmediğiniz kelimelerden yol yapacağım kendime, benden selam söyleyin o nazlı beyaz şapkalı yare. şaka yahu, şapka sarp'ta, miğfer nerde? bilmiyorum işte. benle iç dedim de, bir yudumu çok gördüler. neyseki ben muhafazakarım, muhafaza ediyorum... yuvarlak masayı. eski şövalyelerden bi ben kaldım be azis'im, "sen beni bi de tek çek" ; ayy, "gençliğimde gör" diyecektim de demeçler karışmaz olaydı. yaprak dediğin bir garip yazardır, yazar durur; okuyan olmasa da olur, hatta ne iyi olur! anlamayacak, yanlış anlayacak, benimseyecek, ahkam kesecek kavimden allah muhafaza. büyük baştankara konsun damınıza, fiyu uçsun yolunuza, halkalı cılıbıt tüyü insin karnınıza