kimin ümmetisin

trolicela
yaz aylarında camiye giderken duyduğumuz sorulardan sadece bi'tanesi...

küçüktük, yine bir yaz anne ve babam çalıştığından bizi anneannem ve dedemin yanına yollamışlardı konya'ya... orada tüm çocuklar okul kapanır kapanmaz elif be öğrensin diye camiye yollanıyordu...

bizde abim ve kardeşimle hofflaya pufflaya gitmek zoundaydık, gitmezsek dedem bize çok kızardı...

cami'de ilk gün, istanbul'dan geldik diye delicesine havamız var, gonyalı veletler bunnar istanbul çocuu ya diye bize türlü eziyetler de ediyorlar..

neyse dedem hoca ile tanıştırdı, bana bak ali hoca bunlar benim torunlar, eti senin kemiği benim, her bi şeyi öğret bunlara dedi, ali hoca'nın gözleri ışıldadı...

sıra sıra oturduk, hoca bilgimizi yoklamak için bize sorular sormaya başladı...

bizi kim yarattı, peygamberimiz kim vs.. bu soruları başarıyla geçtik...

sıra geldi kimin ümmetisin sorusuna...

ümmet ne laa der gibi bakındık üç kardeş birbirimize!

söyle bakalım cem, sen kimin ümmetisin?
(abim babamın babasını çok severdi, biz ise annemin babasını)

cem ettafına bakındı...
- hocam ben kara memetin ümmetindenim dedi....

yaşasın sorunun cevabı belliydi diye sırıttık kardeşimle birbirimize...

hoca ses etmedi hiç cem'e, oleeey be doğruydu cevap... biz de en sevdiğimiz dedemizin adını diyecektik, çok kolaydı işte...

bana sordu kızım sen de hele sen kimin ümmetisin?

hocam ben de hekimoğlu'nun ümmetindenim dedim bilmiş bir havayla...

diğer çocuklar da ehe mehee diye gülüyorlardı ama anlayamadık tabi...

hoca yerinden kalktı, karamıktan yapılmış sopasıyla daha kimin ümmeti olduğunuzu bilmiyorsunuz siz diye kovaladı, ama yok böyle bir kovalamaca...

cami de çoraplardan top yapılarak maç oynama hayalimiz de sona erdi, ulan ben daha küçükken dedemi allah sanıyordum demedim diyemedim...

kuran kursuna yazıldık... asıl ızdırap o an başladı...

böyle bir anımdır...