Ama sen yine yalanlara kanacaksın ve bunu sırf kaybetme korkusundan yapacaksın demişti. Oysa onun karanlık gözlerinde o zaten kaybı görüyordu. Kaybetmekle, korku teması olmayan hiçbir şeyin aşka yakın olmayacağını bilmese bile ne zaman tutkuyla onu istese, ne zaman kalbi onunla dolsa, onu tam edinmediği, sahip olmadığı bir şey olduğunu hatırlatıyordu ona.. Kalbini o hiç sevmediği acı, aksak ritimle dolduruyordu..
Belkide aşk korkuyla, yoklukla, eksiklikle besleniyordu. Hem ona muhtaç, hem onunla zehirleniyordu..
Yazdıklarını okuduktan hemen sonra dışarı çıkmıştı. Bilmediği bir mevsimin kıyısında yürüyordu. İhanete aşktan daha da yakın olabileceği uçlara yürüdü. Tensel aşkını kiraya verecek birini aradı gözleri. Bundan Daha yüksek, daha keskin bir kaybediş yok diye düşündü. Aklının testeresiyle, kalbinin iniltisini kesmeye girişti. Kan kokusunu hissediyordu. Kuyusunda yabancılık çeken bir köpek gibi gözleri ihaneti aradı. Karşı kaldırımda bir yabancının gözlerine takıldı. Baktı baktı.. utandı ondan. İhanet düşüncesini kıç cebine koyup yürüdü.