korku

ontolojik sancilarimin merhemi
korkuya ya da dehşete ilham veren bir yüz, korkunun sebebi değil; hedefidir. bunu wittgenstein söylemeseydi bile anlayacaktık. bir aralar gizem-sever medyada oldukça popüler olan, havada duran taşın, zeminle arasında kalan boşluğu, bu tip bir korku dolduruyordu bence. tanımaya ya da epifaniye ramak kala insanları evrenin farklı uçlarına savuran da böyle bir korkuydu. güzel olan karşısında dökülecek olan gözyaşlarını kurutarak şehvet yapraklarına dönüştürenin de, aynı şekilde, buna benzer bir korku olduğunu söylediğimde kaçınız itiraz edebilirdi ki? dünya'nın bir miktar korku eksikliği yüzünden dönmeye devam ettiğini teorize edersem, hiçbir bilim insanının bana kızmaya hakkı olmaz. onların hizmette kusur eylemedikleri efendileri, keza, bir tür korkudan inşa edilmiş tahtında oturmaktadır.

dünyada yapayalnız kalmış bir insanın korkusu hala etrafında resmi olmayan bir boşluk kalmamış insanın korkusunun yanında tahayyül edilemez. bu fark çok küçük bir korku tarafından domine ediliyor aslında. başından beri, birine "korkma." demek, "beni de korkutuyorsun." demek..
bu başlıktaki tüm entryleri gör