mapushane kapısı

turuncu gemi
ibrahim balaban türkiye'nin ve hatta dünya'nın en saygın ressamları arasında yer alır. nazım hikmet bursa cezaevine düştüğü zaman cezaevinde ki yoksul mahkumlara halı dokumayı öğreterek onları açlıktan kurtarır. bu yoksul mahkumlar arasında ibrahim balaban ve orhan kemal'de vardır. yoksul köylü çocuklarıdır ikisi de özü itibariyle. orhan kemal'i net hatırlamıyorum ama balaban 17 yaşında sevdiği kıza sarkan adamı vurmaktan maphustur. balaban'a resim yapmayı nazım öğretir. orhan kemal'e de okuma yazmayı öğreten insandır nazım hikmet.
bir gün balaban'a cezaevi idaresinden cezaevi kapısının önünde resim yapma izni çıkar. bu resmi yapar büyük ressamımız. nazım resmi görünce çok duygulanır ve maphushabe kapısı şiirini yazar.

altı kadın vardı demir kapının önünde
beşi toprağa oturmuş, ayakta biri
sekiz çocuk vardı demir kapının önünde
besbelli henüz öğrenmemişler gülümsemeyi

altı kadın vardı demir kapının önünde
ayakları sabırlı, ellerinde keder
sekiz çocuk vardı demir kapının önüde
cin gibi bakıyor kundaktakiler

altı kadın vardı demir kapının önünde
sımsıkı gizlemişler saçlarını
sekiz çocuk vardı demir kapının önünde
birisi kavuşturmuş avuçlarını

bir jandarma vardı demir kapının önünde
ne dost ne, düşman. nöbet uzun, hava sıcak
bir beygir vardı demir kapının önünde
nerdeyse ağlayacak.
bir köpek vardı demir kapının önünde
burnu kara tüyü sarı

kamış sepetlerinde yeşil biber vardı
torbalarda kömür, heybelerde soğan, sarımsak
altı kadın vardı demir kapının önünde
ve demir kapının ardında beş yüz erkek vardı efendim
altı kadından biri sen değildin ama
beş yüz erkekten biri bendim.