"tanrısal müdahale nedire genellikle cevap veremez" kısmı öznel bir yaklaşım olmuş bence. zira tanrı kavramı soyut bir kavramdır. keza ondan türetilmiş olan tanrısal müdahale kavramı da öyle. insanların bir yaratıcıya inanmış olmaları o yaratıcının var olduğunu ispat etmez. bireyler doğaüstü olayları (bilim insanı da olsalar), arzu ederlerse inançları doğrultusunda tanrı ile ilişkilendirebilirler ancak bu tanrısal müdahale kavramını "yasa kılmaz".sadece teoride bırakır. yani siz; "tanrısal müdahale nedire genellikle cevap veremez" gibi bir cümle kurduğunuz zaman, sanki tanrının varlığını ispat etmiş gibi konuşmuş olursunuz. oysa bu sizin tanrının varlığını ispat ettiğinizi göstermez, ona inandığınızı gösterir. bilim tanımlayamadığı şeyler üzerinde olasılık faktörüne her daim açık kapı bırakır, dinler, ise olasılık faktörünü tek bir kaynağa bağlayarak, diğer olasılıkları devre dışı bırakırlar. din-bilim çatışmasının ana nedeni de budur. ki aslında bilimin dinle çatışmak gibi bir işlevi yoktur. ama yapıları gereği dinler, bilimin getirilerini arzu ettiği sonuca bağlamak isterler.
edit : bilimsel bakış açısı ile dinsel bakış açısı arasındaki farkı belirgin hale getirebilmek için şöyle bir örnek vereyim; bilim insanları mars gezegeninde eskiden tıpkı dünyamızda olduğu gibi bol miktarda su olduğunu söylerler. gezegenin yüzey incelemesi sırasında, sel oluşumlarına dair belirtileri, atmosferindeki az miktarda su buharı bulunması vb. pek çok bilimsel bilgilere dayanarak bunu izah ederler. ancak marstaki onca suyun nasıl kaybolduğuna dair birden fazla teorileri olsa da, net bir açıklama getiremezler. sadece olasılıklar zincirindeki her bir olasılığı titizlikle incelemeye devam ederler, ta ki bulana dek, bıkmadan usanmadan bu olasılıklar üzerine çalışırlar. hatta bu süreçte yeni olasılıklar ortaya çıktığında da, bunları göz ardı etmez tam tersi yeni olasılıklara da aynı titizlikle yaklaşırlar. dini bakışta ise ne marsta önceden su bulunması ne de bulunan suyun akıbetinin ne olduğuna dair olasılıklar bir anlam ifade etmez. hatta bununla hiç ilgilenmez. ki zaten dinlerin böyle bir misyonu yoktur. neticede hangi olasılık gerçekleşmiş olursa olsun şüphesiz ki bu yaratıcının bir eseridir.
edit : bilimsel bakış açısı ile dinsel bakış açısı arasındaki farkı belirgin hale getirebilmek için şöyle bir örnek vereyim; bilim insanları mars gezegeninde eskiden tıpkı dünyamızda olduğu gibi bol miktarda su olduğunu söylerler. gezegenin yüzey incelemesi sırasında, sel oluşumlarına dair belirtileri, atmosferindeki az miktarda su buharı bulunması vb. pek çok bilimsel bilgilere dayanarak bunu izah ederler. ancak marstaki onca suyun nasıl kaybolduğuna dair birden fazla teorileri olsa da, net bir açıklama getiremezler. sadece olasılıklar zincirindeki her bir olasılığı titizlikle incelemeye devam ederler, ta ki bulana dek, bıkmadan usanmadan bu olasılıklar üzerine çalışırlar. hatta bu süreçte yeni olasılıklar ortaya çıktığında da, bunları göz ardı etmez tam tersi yeni olasılıklara da aynı titizlikle yaklaşırlar. dini bakışta ise ne marsta önceden su bulunması ne de bulunan suyun akıbetinin ne olduğuna dair olasılıklar bir anlam ifade etmez. hatta bununla hiç ilgilenmez. ki zaten dinlerin böyle bir misyonu yoktur. neticede hangi olasılık gerçekleşmiş olursa olsun şüphesiz ki bu yaratıcının bir eseridir.