insanoğlunun varoluşundan beri süregelen tanımlanamayan hastalıktır.
bu sorunun altında yatan birçok problem sıralanabilmesine rağmen işte şudur denilemez. yıllar ilerledikçe ve tek dünya hedefine doğru emin adımlarla gidilirken kaçınılmazdır.
insanın doyumsuzluğu ,kaygısı, hiç ölümü tadmayacakmış gibi bir hayat sürmeye çalışması, ruhsal boşluk duygusu bu yalnızlığı temellendirir. sınırlar kalkıp, insanlar arası iletişime girilmesi kolaylaştıkça aynı oranda insanların birbirlerinden kopması da kolaylaştı ve böyle de devam edecek. çünkü kabul edelim ya da etmeyelim zaman zaman da olsa her birimiz bu duyguyu yaşar. kimi bunu kabullenirken kimi ise bunun instegram, tivitır ve türevleriyle üstlerini örter. bunu yüzyıllar önce yaşamış bir arkadaş çok güzel özetlemiş.
'nasıl ki amerika'nın ormanlarında vahşi hayvanları uzak tutmak için meşaleler, çığlıklar ve zil sesleri gibi araçlara başvuruluyorsa insanlar da yalnızlığa dair düşünceleri uzaklaştırmak için
çeşitli oyalayıcılar ve gürültülü teşebbüslere başvurmaktadır.'
son söz: 'gözden geçirilmemiş bir hayat yaşamaya değmez'
ırvin y.