ss denilen organizasyonda tanrı inancı zayıflık belirtisi sayılırken, 1941 rusya seferinin ardından alman askerleri tokasında gott ist mit uns (tanrı bizimledir) yazan kemerlerle savaşmıştır. öte yandan bizim için ilginç olan bir husus ise, pasif bir din olarak gördükleri hıristiyanlıktan nefret eden nazi önderleri islam'ı gerçek bir savaşçı dini olarak değerlendirerek övgüye boğmuşlardır. örneğin hitler'in sağ kolu ve ss önderi heinrich himmler, islam'ın bir savaşçı için mükemmel bir din olduğunu söyleyerek, boşnaklardan oluşan ss tümenleri kurulmasını istemiştir.
(bkz:fesli naziler)
nazilerin temel kaygısı, katoliklerin sınırötesi bir şahsa -papa- bağlı olmaları ve bunun ülkeye sadakatten öte bir bağımlılık ilişkisine dönüşme korkusudur. katolik kilisesinin enternasyonal gücünü nazilere karşı kullanmaması koşuluyla naziler bu kiliseye herhangi bir fiili müdahelede bulunmamıştır. adeta iki örgüt birbirini sevmeyen ama birbirlerine tahammül gösteren sözde dostlar olmuştur (kişisel destek değil kurumsal destek kastedilmektedir). hitler, katolikliğe duyduğu derin nefrete rağmen örneğin italya'yı işgal ettiğinde vatikan'a el sürmemiştir. ama papalık kurumu da nazi uygulamalarını yerel kilise örgütleri aracılığıyla haber almasına rağmen kınamayarak, tavır almayarak sessiz işbirliği yapmıştır. kaldı ki gerek allahsız bolşeviklerle savaşılması gerekse yahudi sorununa el atılması papalık tarafından üzülünecek eylemler değildi.
nazizm özellikle sovyet rusya ile savaşa tutuştuktan sonra, kendini din düşmanı bolşeviklerden ayırmak için dine müsamahakar yaklaşmıştır. zaten iktidarın altıncı yılında başlayan savaş insanları doğal olarak dindar hale getirdiği için hitler ve avanesi planladıkları ama hiçbir zaman yazılı olarak somuta bağlamadıkları nordik mitolojiden beslenen dinsel inanç sistemini uygulamaya girişmemişlerdir.