ölmek kolay değil

dirsegi iskemleye dayali
Çalıştım birkaç zaman, kiramı falan verebildim ama böyle gitmeyecekti, durum belli. Ev sahibi için çalışmak bir yere kadardı. Sonuçta bir sevgilim ve bir alkol ihtiyacım vardı. O zamanlar uzak mesafe ilişkisi yaşıyorum. Oğuz atay şey der hani; 'yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere'. Bu kafadayım o sıra. Yanlışlayacağımdan değil, sadece o günkü durumumu betimlemeye çalışıyorum. Şimdi bir itirafta bulunayım, ne kadar zor hayatım olsa da, bir kadın olmadan geçirdiğim zaman olmadı. Bununla mı telafi ettim durumu bilmiyorum şimdi? Onlara mı sarıldım, bilmiyorum? Yoksa Fruedyen bir hastalığım mı vardı? Gerçekten bilmiyorum hala. Belki de hala vardır. Şu an kulağımda güzel sesli bir kadının sesi çalıyor. Bu şarkıyı söyleyen kadının teyzesiydi o zaman ki sevgilim. Bu şarkının sahibi kadını hepiniz tanırsınız diye söylemekten kaçınıyorum. Mevcut sıkıntılarım, ailem ile yaşadıklarımın üstüne çıkmaya başlamıştı o zamanlar. Unutmaya başlamıştım orada yaşadıklarımı. Çünkü gerçek problemlerin müsebibi olarak sadece ben vardım artık. Birkaç tanıdık vesilesiyle, güzel bir evde güzel bir oda buldum kendime. Daha stabil bir hayatım oldu bu sürede. Uzak mesafe ilişkimin yanına gittim bende işler yolunda gidince. Orada birkaç özlem dolu gün ve şipşaklardan uzak olmak iyi gelecekti. Keza böyle de oldu, iyi bir tatil gibiydi. Annemden haber geldi o sıra, abim yurt parasını ödeyememiş, babamda da para yokmuş. 'Ne yapsak oğlum'muş? Lan ben zaten bataklıktan şimdi çıkmışım nefes alma seviyesine. Haber mi aldınız? diyemedim. Ama öfkem artmaya başladı. Günah keçisi olmak çok yordu beni. elimde ne var ne yok gönderdim abime. Annem o sıra evde ördüğü el işi lifleri falan satmak için kapı kapı gezmeye başlamış. Bunları sonradan öğrendiğimde ölmek istedim, ama ölemedim. Satmış birkaçını, göndermiş abime para. Babam perişan durumda alkole dayamış sırtını. Koskoca ev, kalmış annemin sırtında. Bir taraftan babamı düzeltmek, bir taraftan çocuklarını okutmak zorunda hissediyor kendini. Ben bir kuruş almadım ailemden o süreçte de. Abim almış, ama hiç yadırgamadım. Almalı zaten. Yani nasıl geçinecek ki başka? Ben okul ile bağı kestim neredeyse, sabah akşam çalışıyorum. Sabah pizzacıda, akşam da mantar deposundayım. İyi para geçiyor elime. Ama ne uyku var, ne de sevgiliye ayıracak zaman. Okulu bu listeye dahi almadım. Bir şekilde olmuşum konsolide, birkaç daha gittim uzun mesafe ilişkimin yanına. Sonra geçti zaman ve ben ne bu kadını mutlu edebildim, ne kendimi, ne ailemi. Dayanamadım bu kasvete ve döndüm bizimkilerin yanına. Dönmemin arifesinde bir başka kadın ile tanıştım ve asıl hikayelerin çetrefillisi burada başladı benim için. Koca yaz aylarını, bu tanıştığım kadını düşünerek geçirdim. O sıra sevgilimle de ayrılmaya çalıştım fakat o cesareti bulamadım. Ben öyle konuşup ayrılacak cesarette bir adam değilim, kaçarım en fazla. Birkaç ucuz denemem oldu vicdanen ama yiyemedim o boku. Bu sırada geçen zaman, babamın parklarda, arkadaşlarımın beni çağırıp toplattıracak seviyede alkolik olmasına tekabül etti. Babam dediğim adam beni utançlara gark etmekten başka bir işe yaramıyordu. Tamam bende içmek istiyordum, içki güzeldi benim içinde ama bu sonuca varmak mı zorundaydı? Utançlar içinde götürdüm onu bir keresinde eve. Sövdüm, saydım. İçimi döktüm. Piç kurusu, sarhoş olduğu için, hatırlamadı ertesi gün gece ettiğim feryadları. Bende sarhoş olacaktım artık. Karar vermiştim o gün. Madem dünya hatırlamayınca güzeldi, bende hatırlamayacaktım. O gün 'gen' meselesi ile yüzleşmeye başladım.
bu başlıktaki tüm entryleri gör