dostoyevskinin 1849'da gönderildiği sibirya sürgününden sonra vremya adlı dergide yazdığı ölüler evinden anıları, onun hapishane günlerini anlatır.
dostoyevski'nin klasik uzun uzun betimlemeleriyle bezenmiş bir romandır.
Bana kalırsa yer yer başka bir mahkumun gözünden kendi anılarını, yer yer de başkalarının yaşadıklarını derlediği bir karakter ortaya koymuştur.
Benim aklımda yer eden paragrafı:
"Zorbalık gelişip büyüyebilen bir alışkanlıktır. Zamanla bir hastalık halini alabilir. En iyi insanların bile sırf alışkanlık yüzünden birer vahşi hayvan haline gelebileceğini kabul ediyorum. Kan ve kudret, zorbalık ve sapıklığı doğurur. Akıl ve ruh en tabiat dışı zevklere alışır. Zorbanın içindeki insan kaybolup gitmiştir. Onun, insan vicdanına geri dönmesi, pişmanlık duyması ve yeni bir hayata doğması imkansızdır."
Ve sürekli tekrar ettiğim cümlesi :
" Çatlak insanlarız biz, diyorlardı, bizim içimiz ezilmiş, o yüzden geceleri bağırıyoruz."
dostoyevski'nin klasik uzun uzun betimlemeleriyle bezenmiş bir romandır.
Bana kalırsa yer yer başka bir mahkumun gözünden kendi anılarını, yer yer de başkalarının yaşadıklarını derlediği bir karakter ortaya koymuştur.
Benim aklımda yer eden paragrafı:
"Zorbalık gelişip büyüyebilen bir alışkanlıktır. Zamanla bir hastalık halini alabilir. En iyi insanların bile sırf alışkanlık yüzünden birer vahşi hayvan haline gelebileceğini kabul ediyorum. Kan ve kudret, zorbalık ve sapıklığı doğurur. Akıl ve ruh en tabiat dışı zevklere alışır. Zorbanın içindeki insan kaybolup gitmiştir. Onun, insan vicdanına geri dönmesi, pişmanlık duyması ve yeni bir hayata doğması imkansızdır."
Ve sürekli tekrar ettiğim cümlesi :
" Çatlak insanlarız biz, diyorlardı, bizim içimiz ezilmiş, o yüzden geceleri bağırıyoruz."