ruhların füzyonu

ontolojik sancilarimin merhemi
dünyada dolaşan ruhlar kaybolmuşlardı, yalnızdılar. varoluş sıkıntılarını gömmüşlerdi sessizliğin en derin yerine. çaresizlik, avuçlarında tuttukları umutları zehre çevirmişti. kimi içmişti bu zehri, kimileri de mucize bir aydınlığı beklemekteydi. buna rağmen bir çoğu özgür zannetti kendini. basit hırsların, sahte tutkuların varlığını gerçek sandı. koştular karanlığın pençesine var güçleri ile. aydınlığı bekleyenler vardı ya hani. aydınlığa ve karanlığa hükmeden aşk çıktı onların karşısına. tuttu onları kendi alemine çekti. ve iki yol sundu; ruhların fisyonu ve ruhların füzyonu. parçalanıp bir çok ruha dokunmak isteyenler fisyonu seçti. dağılarak yarım kalan yanlarını daha basit şekilde tamamlayacaklarına inandılar. lakin ortaya çıkan ateş bir yere kadar güçlüydü tutkuluydu. aydınlatamadı her zerreyi. dünyalar inşa etmek isterken kayboldular zamanla boşlukta. diğer yanda füzyon vardı. iki ruhun birleşmesi, aşk kanunlarına meydan okurca onları yeniden yazarcasına bir olması. iki ruhun aşka dair tüm duygu halelerin içinde birbirinde yok olup yeniden doğması. bu güç dünyaları bırak alemleri sarsacak, alemleri donatacak durumdaydı. bir zerre kalmamıştı yarım kalan. bu bir olan ruhlar aşk aleminin içinde birer güneş olarak tüm yalnız ruhları aydınlattılar..