sevgi neredeyse tanrı oradadır

mudaran
fazla karanlık bir sosyal çevrede gereksiz optimist bir yaklaşım. tanrı gibi fizik ötesi bir konuyu kimyasal bir reaksiyonla bağdaştırmak zaten mantıksız.


edit : yeni yeni idrak ettiğim şöyle nacizane bir husus mevzu bahis . sevgi eğer mevcut ise cennete ve cehenneme lüzum ve hacet kalmamakta ve bu durum zaten tanrısal bir hususa işaret etmekte. kısaca evet. sevgi neredeyse tanrı oradadır.
blackandwhitememories
tolstoy'un bir kitabıdır.

içerisinde 7 farklı öykü bulunmaktadır.

—sevgi neredeyse tanrı oradadır
—polikuşka
—üç ölüm
—asurî hükümdarı asarhadon
—ilyas
—küçükler büyüklerden akıllı çıktı
—tavuk yumurtası büyüklüğündeki tohum

öyle akıcı bir dille yazılmış ki, başlamanızla bitirmeniz bir oluyor ve sadelik esere can kazandırmış. tolstoy'un diğer eserleri kadar etkili olmayabilir ama hakkını verdiğini inkâr edilemez bir gerçek. ayrıca, çok uzun bir kitap değil böylece çok sık kitap oku(ya)mayan biri için de artı bir etken diyebiliriz. bu sayede, okumanız için bir fırsat daha kazanılmış oluyor. özelikle değinilmesi gereken bir nokta var ki; son yıllarda yitirdiğimiz ya da yitiriyormuş gibi hissettiğimiz bir hastalığa ilaç gibi geldiğini belirtmeliyim. ruhun kurtuluşunun sevgi olduğunu ve sevgi'nin her şeyden üstün olduğuna dikkat çekmektedir. her öyküde kendinize ait bir şeyler fark edeceksiniz ve sizi iç yolculuğunuza sürükleyecektir. belki de, uzun zamandır farkında olmadığınız bir “siz” fark edeceksiniz –ki eser, insanın için de saklı iyiliğe dair ne varsa gün yüzüne çıkartmak istiyor…

değinmek istediğim son durumsa, tolstoy eserinde öyle bir kalem kullanmış ki bir döneme aitmiş gibi hissettirmiyor, sanki bütün zamanlara ışık tutarcasına ele alınmış hissiyatı sağlamaktadır. bu sayede, ne zaman okursanız okuyun sanki o gün yazılmış gibi hiçbir değer kaybetmemiş duygusunu, fikrini fark edeceksiniz.

esere ait birçok beğendiğim kısım olmasına rağmen şu şekilde bitirmek isterim;

“…iki soruma daha cevap ver” dedi kral. “ilki, toprak niçin o zamanlar böyle buğday veriyordu da artık vermiyor? ikincisi, nasıl oluyor da torunun iki koltuk değneğiyle, oğlun bir koltuk değneğiyle yürürken sen değneksiz yürüyebiliyorsun? gözlerin parlak, dişlerin sağlam; söylediklerin anlaşılıyor ve kulağa hoş geliyor. bu böyle nasıl oluyor?

ve yaşlı adam cevap verdi:

“böyle oluyor, çünkü insanlar kendi çalıştıklarıyla yaşamayı bıraktılar ve başkalarının emeğine muhtaç duruma geldiler. eskiden insanlar tanrı'nın kanunlarına göre yaşıyorlardı. kendilerinin olanla yetiniyor, başkalarının ürettiklerine göz dikmiyorlardı.”