sevgili ile aynı kitabı okuyup üzerine konuşmak

miyesmikcih
sevgili demiyorum ama eş ile kutsal kitabı okumuşluğumuz var. ancaaak, kutsal kitap ayetleri tartışılmaz diye ağzımızı açmıyorduk. oysa o kadar tartışmalı ayetler var ki, bir yerinde tanrı bu kadar gaddar mı, bir diğer yerinde tanrı sapık mı diye sorasım geliyordu. Ben aştım dibine kadar sorguluyorum. duyduğuma göre o hala mesihle konuştuğunu zannediyor.

sevgili ve bilhassa arkadaşlarla birlikte çok güzel okunup tartışılıyor. bilhassa Orhan Pamuk'un tüm eserlerini. Emin olun sevdirmek için baskı yapmadım.
kombiwankenobi
allahım nolur be.
çok istiyorum hayatımı birleştireceğim kişi ile bu denli ortak aktivitelerimizin olmasını.
veya bir kitap söylediğimde "aa ben onu okumuştum" demesini veya bir oyundan konu açıldığında "ya ben onu deli oynardım" demesini. aynı oyun konsolu hayalimizin olmasını. bağıra çağıra arabesk söylemek mesela veya ergenken ezberlediğimiz şarkıları utanmadan söylemeyi.
bir de didem madak çok sevsin. ben çok seviyorum çünkü. galiba o zaman gerçekten hayattan başka bir beklentim olmaz. ciddili olmaz. hani çok para falan olayını bu genç yaşımda çok erken aştım (teşekkürler baba) asla da çok para meraklısı biri olmayacağım. olsam da yine başkalarına harcayacağım. çünkü paylaştıkça çoğalır olayını hayatımda kanıtladım.

dipnot: sevgili evren asla büyük konuşmuyorum sadece bir temenni. o kuralın bu konuya işlemesin rica ediyorum.
turuncu gemi
çok kişi bilmez ama orhan veli'nin güzel öyküleri de vardır. bu öykülerden birinin ismi ''işssizliktir''. orhan veli usta, bir gün sahil kenarında otururken kendi kendisiyle konuşmaya başlar. açtır ve işssizdir. ama anlattığı öykü asla açlığının dramı değildir. bol miktarda sıgarası vardır cebinde, ve manzara çok güzeldir. açlığının ızdırabı elbet vardır içinde ama bunu o kadar da dert etmez. geçenlerde aldığı bir iş teklifinden bahseder öyküde. taşrada açılacak bir petrol kuyusuna personel arıyorlarmış. yüklü miktarda bir maaşla orhan abi'ye de gel çalış demişler. kendisi rededmiş teklifi. öyküde, şayet teklifi kabul etseydi orada beraber çalışacağı insanlar hakkında fikirler yürütüyor. öyküden çıkardığım hususlardan biri, orhan veli çağında her meslekten insanın şiir hakkında iyi veya kötü, ilerici yahut gerici bir beğenisi var. bugün ben iş yerimde her hangi bir arkadaşımla şiir sohbeti yapsam adım ''gay''e çıkar. yahut olur olmadık yerde olur olmaz şeyler konuşan bir insana. veya en iyimser ihtimalle karşımdaki insanlar aval aval bakıp dinler beni. hayır canım, istemez eksik olsun. iyi ki şu sözlükler var diyorum bazen. kimsenin deli olup olmadığımı umursamaz bir şekilde, sanattan, bilimden, tarihten istediğim kadar bahsedebiliyorum.

karl marks dinler için, ''ruhsuz dünyanın vicdanıdır'' der. din meselesinin insanların bu kadar yaşamında önemli olmaya başladığı bir çağda, gündelik dertlerden çok uhrevi dertleri de olması lazım gelmez mi insanın? peki ben neden eser miktarda o kadar insan tanımıyorum? etrafıma bakıyorum da, herkes bir biçimde aşktan ölüyor. peki neden herkes, şiirden habersiz bu çağda? bir insan bir insanı şiirsiz nasıl sever yahu? kitapsız Allaha tapmak gibi bir şey bu.
başlığı görünce düşündüm ki bu çağda kimse doğru dürüst kitap okumuyor ki. bir de sevgilisiyle aynı kitabı okuyup konuşssun. herkesin, sevdiğinin gözünü nasıl oyabileceğiyle ilgili daha önemli dertleri var bu zamanda. bir de insta story mi ne atıyorlar.