sanatını sokakta yapmayı tercih eden kişilerdir. tercih diyorum çünkü bunu bir tercih olarak değil de, sırf televizyonlarda kendisini gösterebilmek için bunu bir basamak kabul edip, popülerleşme aracı olarak kullanıyorsa bunun adı sokak sanatçılığı değil sokak çalgıcısı, sokak resimcisi ya da sokak xxx'cisidir.
geçenlerde eşine az rastlanır bir durumla karşılaştım. paylaşmak isterim.
kulaklğımı takmış aheste aheste, binmek üzere minibüs durağına giderken bir yığılma, oluşum, topluluk gördüm. ufak ufak yaklaştım. uzuuun örgülü ve düğme takılmış sakallı, yine uzuuun rastalı saçlı bi abimiz, kendinden geçmişvari; adını bilmediğim ninelerimizin şişine benzeyen bir zamazingoyla her vuruşundan farklı ses çıkaran enstrümanı çalarak sanatını icra ediyordu.
cebimden telefonu çıkararak, çalan müziği durdurdum. çalan müzik o kadar büyüleyiciydi ki; kendimden geçmiş, müziğin okyanusunda açıldıkça açılmış, derinlerde yüzüyordum.
bir taraftan etrafa bakıyorum. halkımız hipnotize edilmiş gibi sanatçıya dikkat kesilmişler, arada gelip geçenler gönlünden ne koparsa bırakıp gidiyorlar..
sonra orta yaşlarda bi dayı gördüm. dayı kelimesi insanımız için neyi ifade ediyorsa tam da o şekilde biri. dayı olarak gelmiş dünyaya yani. bir dayıdan beklentimiz ne ise tüm beklentileri tereddütsüz karşılayacak cinsten.
bizim bu dayı elini cebine attı. ben de pusuya yattım. sanatı ve sanatçıyı unuttum bizim dayıyı gözlemlemeye başladım. içimden "bravo sana, helalin var" diyerek takdir ediyorum.
dayım elini cebinden çıkardı. bir beşlik. usulca yaklaştı sanatçının yanına. beşliği sanatçının önüne koydu, enstrümanı çalan kişinin bu beş lirayı tam olarak hak etmediğini düşünmüş olsa gerek yerden birkaç bozuk parayı aldı ve cebine atarak yavaşça yerine döndü. belki de cebinde fazla yoktu dayının, yol parası ayırdı kendine. günahını almayalaım.
görenler gülümsedi, yanımda ecnebi bi çift vardı. onlar da görünce birbirlerine bakarak gülmeye başladılar. yaşa sen e mi dayım. neşe kattın günümüze.
sözün özü, sokak sanatçılarını ve sokak dayılarını yaşatalım. nesilleri tükenmesin.
geçenlerde eşine az rastlanır bir durumla karşılaştım. paylaşmak isterim.
kulaklğımı takmış aheste aheste, binmek üzere minibüs durağına giderken bir yığılma, oluşum, topluluk gördüm. ufak ufak yaklaştım. uzuuun örgülü ve düğme takılmış sakallı, yine uzuuun rastalı saçlı bi abimiz, kendinden geçmişvari; adını bilmediğim ninelerimizin şişine benzeyen bir zamazingoyla her vuruşundan farklı ses çıkaran enstrümanı çalarak sanatını icra ediyordu.
cebimden telefonu çıkararak, çalan müziği durdurdum. çalan müzik o kadar büyüleyiciydi ki; kendimden geçmiş, müziğin okyanusunda açıldıkça açılmış, derinlerde yüzüyordum.
bir taraftan etrafa bakıyorum. halkımız hipnotize edilmiş gibi sanatçıya dikkat kesilmişler, arada gelip geçenler gönlünden ne koparsa bırakıp gidiyorlar..
sonra orta yaşlarda bi dayı gördüm. dayı kelimesi insanımız için neyi ifade ediyorsa tam da o şekilde biri. dayı olarak gelmiş dünyaya yani. bir dayıdan beklentimiz ne ise tüm beklentileri tereddütsüz karşılayacak cinsten.
bizim bu dayı elini cebine attı. ben de pusuya yattım. sanatı ve sanatçıyı unuttum bizim dayıyı gözlemlemeye başladım. içimden "bravo sana, helalin var" diyerek takdir ediyorum.
dayım elini cebinden çıkardı. bir beşlik. usulca yaklaştı sanatçının yanına. beşliği sanatçının önüne koydu, enstrümanı çalan kişinin bu beş lirayı tam olarak hak etmediğini düşünmüş olsa gerek yerden birkaç bozuk parayı aldı ve cebine atarak yavaşça yerine döndü. belki de cebinde fazla yoktu dayının, yol parası ayırdı kendine. günahını almayalaım.
görenler gülümsedi, yanımda ecnebi bi çift vardı. onlar da görünce birbirlerine bakarak gülmeye başladılar. yaşa sen e mi dayım. neşe kattın günümüze.
sözün özü, sokak sanatçılarını ve sokak dayılarını yaşatalım. nesilleri tükenmesin.