bir tanesiyle tanıştım. anlatayım.
öncelikle belirtmek icap ederse suriyelilerden nefret eden biri değilimdir ama onları misafirperverce karşılayan biri de değilimdir. bunun tek sebebi var o da türkiye'nin suriye politikasındaki yanlışları ve bu yanlışlarda ısrarcı olması sonuçta da yedikleri boku misafirperverlik kisvesi adi altinda sictik bari sivayalim siyasetidir. genelde insanların suriyelilerden nefret etmesinin altında da tayyip düşmanlığı yatar. malumunuz bu ülkenin sayıları azımsanmayacak kadarı kendi cumhurbaşkanını sevmiyor. neyse ben tanıştığım suriyeli ali'den bahsedeyim. ali Türkiye'den olmaktan zerre haz duymayan, biran önce ülkesine dönmek isteyen ama ülkedeki esad rejiminden muzdarip bir ademoglu. Türkiye'de sevilmediginin de farkında. aç acı sevmez diyebilecek kadar mantıklı düşünen biri. bu arada suriye'nin bir zamanlar birçok avrupa ülkesinden daha refah içinde olduğunu söyleyen de biri. ali'ye sordum. neden kalıp ulken için savasmadin dedim. o kadar çok düşman gruplar var ki hangi biriyle savaşacağız dedi. dış güçlerin oyunlarından bahsetti. turkiye'nin de bu savaşın müsebbiblerinden biri oldugunu da soyledi. esad'in diktatör olduğunu söyledi. en dikkat çekici olanı da paranın ab ülkelerinin fonundan aktarıldığını söyleyip size noluyor ki parayı veren avrupa sizin insaninin da ucuza bizi çalıştırmaya dünden raziymis demesi oldu. daha ilginci ise muhabbetin sonunda da bu iki tarafından memnuniyetsiz birlikteliğini "tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş" a getirmemiz oldu.