ingilizce lale demektir. ayrıca şöyle bir hikayesi vardır;
günün birinde elçinin biri ayasofya civarındaki kahvehanelerden birinde otururken yanlarına gelen delikanlının birinin serpuşu* kenarında bir lale goncası görmüş. taç yumağında kırmızı kadifeleri yeni görünmeye başlayan küçük bir gonca imiş bu. delikanlı sevdiğine 'gönlüm sende' demek istediği için kulağının kenarına bu goncayı iliştirmiş.
elçi kendi ülkesinde kulak kenarına çiçek takma adetini bilmediği için eliyle laleyi işaret ederek delikanlıya sormuş ' bu başındaki de ne ? ' delikanlı serpuşuna iliştirdiği goncayı unutup onu sarığını kuşatan bezi kastettiğini sanarak 'tülbent' demiş. elçide çiçeğin adını tülbent olduğunu zannederek dostuna yazdığı mektupta adını 'tülipent' diye yazmış. o günden sonra felemenkler gurbete düşen kızımızın adını tulipan olarak çağırmışlar. hatta daha sonra avrupalı diğer devletlerin diline de buna benzer kelimelerle ' tulpan, tulipano, tulip, tulipe' olarak geçmiş.